Anadolu Aleviliği, Kızılbaşlık, İran Şii Aleviliği ile Afgan İbrahimi Alevi'liğin ortak yanları olsa da, farklı tarafları da bulunmaktadır. Kızılbaşlık Islamiyeten önceleri bir yaşam tarzidir sonradan Alevi kelimesiyle değiştirilmiştir.
Terim Anlami
Alevi deyimi, "Ali taraftarı" veya "Ali yandaşı" anlamında kullanılmaktadır. Alevi deyimi "Ali kelimesine arapça nispet eki olan i getirilmesiyle oluşturulur. Sonu ünlü ile bittiği için Alevî biçimini alır." Alevi kelimesi türkcedir ve Ali-evi anlamina gelir.
Temel inanç
Alevilik, Allah-Muhammed-Ali üçlemesi ve Ehl-i Beyt, Oniki İmamları önemseyen Şiiliğin Onikicilik ile ortak noktalara sahip bir yoldur.Alevilikte incelenmesi gereken asıl inanç varlığın birliğidir.
Alevîlik'te tanrının insan dâhil evrendeki her şeyin içinde olduğu inanışı vardır.
Alevilik Tanrı korkusu yerine sevgisini benimseyen, Kuran'ın şekline değil, özünü kabul ettiklerini belirten, amacı "Seyr-ü süluk" (Ruhsal olgunlaşma) olan bir tasavvuf yoludur. Özünü insan sevgisinde bulan, Tanrı’nın insanda tecelli ettiğine ve zerresinden oluştuğuna, onun için de insanın ölümsüzlüğüne inanan, ibadetlerinde kadın erkek ayrımı yapmadan, kendi öz diliyle, musikisiyle, semahıyla inancını icra etme biçimine denir En-el Hak (Arapça: أنا الحق, Anal Haq), Arapça "Ben Hakkım" anlamına gelir. "Haktan gayrı degilim" demektir."Ben Tanrı'yım" anlamına gelmez. Başka bir şekilde söylemek gerekirse, "Ben Haktan ibaretim, ancak Hak benden ibaret degil" denebilir.
Hayatın amacını insanın ham ervahlıktan çıkarak, insan-ı kâmil olup, özüne dönmek olarak tanımlamaktadır. ]Mürşid, Pîr ve Rehber huzurunda ikrar verilerek Dört Kapı Kırk Makam aşamasından geçilir. Alevi ibadedinin uygulandığı mekân Cemevidir.
Mitolojik ve Tarihsel inançlar
Horasan Erenleri ve Kırklar Meclisi
Anadolu'nun İslamlaşmasını sağlayan Hacı Bektaş-ı Veli'yi, Yunus Emre'yi, Abdal Musa'yı, Ebul Vefa'yı, Hoca Ahmet Yesevi'yi Şah İsmail(Hatai)'yi önemser.[kaynak belirtilmeli]Anadolu’ya gelen Hazret-i Pîr’le ve ozanların nefesleriyle hayat bulduğuna inanılmaktadır.'Dört Kapı Kırk Makam' İnancı
Dört Kapı Kırk Makam şeklindeki kâmil insan olma ilkelerini Hacı Bektâş-ı Velî’nin tespit ettiğine inanılır. Hacı Bektaş, "Kul Tanrı’ya kırk makamda erer, ulaşır, dost olur" demiştir.Dört Kapı şunlardır:
Her kapının on makâmı vardır.
Şeriat kapısının makamları:
- islamın beş şartı,
- İlim öğrenmek,
- İbâdet etmek,
- Haramdan uzaklaşmak,
- Ailesine faydalı olmak,
- Çevreye zarar vermemek,
- Peygamberin emirlerine uymak,
- Şefkatli olmak,
- Temiz olmak ve
- Yaramaz işlerden sakınmak.
- Tövbe etmek,
- Mürşidin ögütlerine uymak,
- Temiz giyinmek,
- İyilik yolunda savaşmak,
- Hizmet etmeyi sevmek,
- Haksızlıktan korkmak,
- Ümitsizliğe düşmemek,
- İbret almak,
- Nîmet dağıtmak,
- Özünü fakir görmek
- Edepli olmak,
- Bencillik, kin ve garezden uzak olmak,
- Perhizkârlık,
- Sabır ve kanaat,
- Haya,
- Cömertlik,
- İlim,
- Hoşgörü,
- Özünü bilmek,
- Ariflik.
- Alçakgönüllü olmak,
- Kimsenin ayıbını görmemek,
- Yapabileceğin hiçbir iyiliği esirgememek,
- Allah’ın her yarattığını sevmek,
- Tüm insanları bir görmek,
- Birliğe yönelmek ve yöneltmek,
- Gerçeği gizlememek,
- Mânâyı bilmek,
- Tanrısal sırrı öğrenmek ve
- Tanrısal varlığa ulaşmak.
Alevilikte İbadet Aleviler, Muhammed'in son Peygamber olduğuna, Ali'nin ise Veliliğine (ya da İmamlığına) inanırlar.Türk Alevileri,ibadetlerini cem evinde yaparlar. Kadir Gecesi 'ni bağlayan günlerde üç gün ve Muharrem ayında ise 10 ila 12 gün oruç tutarlar. Muharremden sonra da üç gün Hızır Orucu tutarlar. Muharrem orucundan evvel 3 gün Masumu Paklar orucunu tutarlar
Türk Alevileri kendi içinde bir çeşit hiyerarşi oluşturmuştur. Örneğin "yol"a gönül vermiş olana "talip" denir. Kişi, yolun kurallarını yerine getirip bilgi düzeyini arttırdıkça yükselir. Alevilik'te "yol" denen deyimin temelini 4 kapı 40 makam anlayışı oluşturmaktadır. Sırasıyla şeriat, tarikat, marifet ve hakikat 4 kapıyı oluşturmaktadır. Bu kapıların hepsinin "alt bölüm" olarak niteleyebileceğimiz on'ar tane makamı vardır. Bütün kapı ve makamların kendi içinde bir anlamı bulunmaktadır. Şeriat kapısı, özetle doğru inanç ve doğru yaşam tarzıdır ve toplumdaki her bireyin inanç ve yaşam kurallarını düzenler. Tarikat kapısı ise tarikata hizmet etmek, Aleviliğin kurallarına özen göstermektir. Marifet kapısı ise bir nevi kendisi için kuralları aşıp başkaları için de birşeyler yapabilmek, fedakar olabilmektir. Hakikat kapısı, bütün dünyevi kaygıları aşıp kişinin Tanrı ile arasındaki sırra nail olması demektir.
Cem
Türk Alevilerinde cemde bulunan bir kişi başka bir kişiye dargınsa, bu iki kişinin dargınlıkları giderilmeden, barışmaları sağlanmadan Cem’e başlanmaz.
Cem Kizilbaslarin toplu halde ettikleri ibadetin adıdır. Kavram olarak Cem Arapça bir kelime olup toplanma, birikme, bir araya gelme manasına gelmektedir.
Alevilerin toplu anlamda temel ibadeti olan Cem, bir Dede/Şeyh´nin gözetiminde, önderliğinde yerine getirilir.
Cem ibadetine,düşkün kimseler giremez.
Cemevi
Alevilerin ibadet ettiği yere “toplanma” anlamında “cemevi” denir; bir olma, bütünleşme yeri, Yaratan’la bir olma, bütünleşme anlamındadır.Cem herhangi bir yerde yapılabilir.Evde ya da temiz olan her yerde yapılabilir.Önmeli olan Allah'a sığınmak ve ibadet etmektir. Cemevi ise sadece ibadet amaçlı kullanılmıyor,Cemevleri, salt tapınma maksadı ile kullanılmamış ve kullanılmamaktadır.Türk Alevi topluluğunun tapınma gereksinimi dışında toplumsal, bireysel sorunların çözüme kavuşturulduğu bir meclis işlevi de görmüş ve görmektedir.
Dede
Her Alevinin bir dedesi vardır. Her dedenin de bir dedesi (mürşidi) vardır.
Dede,Türk Alevi toplumunun inançsal önderidir. Ehlibeyt başka deyişle 12 İmam soyundan gelinmesi esastır. Dedelik ise kendine has bir is yapısı/hiyerarşisi bulunan bir kurumdur.
Talibin davranışlarından (inanç anlamında) dede sorumludur.
Dede talipleri eğiten, yol gösterendir.
Dede taliplerin bütün düşünsel, manevi sorunlarına çözüm, sorularına cevap getiren kişidir.
Dedelik kurumunun kendisine özgü bir yapılanması var. Bu yapılanma (mürşit-rehber bağlamında) gereği her dede ayni zamanda başka bir dedenin talibidir. Nasıl ki talip bir yanlışa düştüğünde ya da hata yaptığında dedesine sığınıyorsa, ayni şekilde dede de talibi olduğu dedesine (mürşidine) sığınıyor.
Duaz ve deyiş
Duaz, Duazdeh'in kısaltılmış halidir. Duazdeh Farsça olup oniki (12) anlamına gelmektedir.
Duaz, cem âyinlerinde söylenen ve Oniki İmamlar'ın adlarının geçtiği deyişlerdir. Bazen dua olarak da nitelendirilirler. Bu deyişlerde ayrıca Oniki İmamlar'ın yanı sıra başta Peygamber ve Hacı Bektaş Veli olmak üzere Alevî ulularının adları geçmektedir.
Alevîlik ve Alevîler hakkında biraz bilgi sahibi olan kişiler için duazın, nefesin, türkünün, deyişin farklı anlamlara sahiptir.Fakat günümüz gerçekliği doğrultusunda genel bir tanım olması ve bu tanımın yaygınlaşıp kabul görmesi için Deyiş tanımı en uygun olanıdır. Deyiş Alevîliği çağrıştıran her melodinin adıdır. Türkü, nefes, duaz bunlar da alt adlardır.
Alevilikte Duaz ve Deyişlerin ibadet dili Türkçe'dir.
Mersiye
Mersiye, bir edebiyat terimidir.
Divan edebiyatında ölen bir kimsenin yiğitliğini, cömertliğini, iyiliğini, yaptıklarını övmek ve ölümünden duyulan acıyı dile getirmek için yazılan şiir türüne mersiye adı verilir. Kutsal günlerde, ölüm törenlerinde mersiye okuyan kişiye de mersiyehan denir. Mersiyeler genellikle mesnevi ve terkib-i bent nazım biçimlerinde yazılmıştır. Ünlü divan şairi Baki'nin Kanuni Sultan Süleyman'ın ölümü üstüne yazdığı Kanuni Mersiyesi, bu türün en güzel örneklerindendir. 8 beyitten oluşur. Arapça ve Farsça kelimeler çok olduğundan dili ağırdır. Aruz ölçusüyle yazılmıştır
Semah
Semahın kaynağı Kırklar meclisine dayanır. Bu meclise gelen Muhammed’e Salmanı Farisi tarafından bir üzüm tanesi verilir ve Salmanı Farisi kendisinden bunu paylaştırmasını ister. Muhammed Cebrail’in getirdiği tabakta bu üzüm tanesini sıkar. Bunu içen Kırklar "Ya Allah" deyip Semah dönmeye başlarlar.
Semah, Cemlerde deyişler eşliğinde yapılan dinsel törenin adıdır. Ulu Hünkâr Hacı Bektaşı Veli bu konuda şöyle söyler: "Semah, ariflerin aleti, muhiplerin ibâdeti, taliplerin maksududur. Bizim Semahımız oyuncak değil, ilahi bir sırdır. Bir kimse ki Semahı oyuncak sayar o cahildir".
Geçmişte sadece Cemlerde dönülen semahlar, günümüzde özüne aykırı düşmedikçe izleyiciler önünde de icra edilmektedir.
Muharrem Orucu
10 Ekim 680 de Ali'nin oğlu ve Muhammed’in torunu Hüseyin ile ailesi ve takipçileri (toplam 72 kişi) Kerbela’da öldürüldüler.
Aleviler bu olayı anmak için, her yıl Muharrem Ayında 12 gün oruç tutarak yas tutarlar. Aleviler Muharrem orucu ile Hüseyin (RA)`in şahsında Ehlibeyt'e bağlılıklarını dile getirirler ve aynı zamanda zalimin zulmü olarak nitelendirdikleri bu olayı lanetlerler .
Nüfus dağılımı
Alevilerin %60'i Türkmen, %26.10'u Kürt-Zaza,%8i Arap,kalanı da diğer etnik kökenlerden gelen kişilerden oluşuyor.
Ücte biri İstanbul bölgesinde yaşayan Alevilerin daha sonra en yoğun olarak bulundukları iller Ankara, Izmir, Adana, Mersin, Bursa, Antalya, Gaziantep ve Ortadoğu Anadolu (Sivas, Tokat, Malatya, Tunceli, Erzincan, Corum, Amasya ve Kahramanmaras). Alevilere yaşadıkları yerde ne kadar zamandır bulundukları sorulduğunda, Türkiye geneline göre daha hareketli bir nüfusa sahip oldukları anlaşılıyor. Türkiye genelinde her 10 kişinin 6'sı, doğduğundan beri aynı yerde oturuyor. Halbuki bu her 10 Alevinin sadece dördü için geçerli. Diğer bir deyişle her 10 Aleviden 6'sı doğduğu yerde oturmuyor.
Bazı kaynaklar, alevi nüfusunun beş milyon olduğunu savunurlarBaşka kaynaklar, alevilerin 11 milyon olduğunu savunurlar
Avrupa Birliği raporları, Türkiye'de 15-20 milyon civarında alevi vatandaş olduğunu savunur
Dersim Alevileri
Anadoluya ilk gelen Alevilerdir [kaynak belirtilmeli]. Kökenlerinin de Horasan'a ya da Deylem'e dayandigi söylenir. Aslen Türkmen kökenli olduklari söylenir, Zazaca ve Kurmanci konuşurlar. Doğu Sivas, Erzincan, Bingöl, Varto, Gümüşhane, Elazığ, Erzurum çevresi Alevilerinin ezici çoğunluğu Dersim Bölgesinden çeşitli nedenlerle göç etmek zorunda kalan Dersim Alevilerinden oluşur. İç Dersimden yapılan sürgün ve göçlerin en yoğun olduğu yer Doğu Sivas ve Batı Erzincan arasında kalan, İmranlı, Zara, Refahiye, Kangal ve Hafiğin bir bölümünü de içine alan, Kemah ve İliç Bölgesinden oluşan Kuzey Batı Dersim Koçgiri Bölgesidir
Malatya Alevileri
Şu ana kadar resmi kaynak olmadığını düşünerek, Malatya ilinde yaşayan alevilerin nüfusu sadece oy dağılımına bakarak rakam çıkartılır. Malatya'da oyların %90'i üç partiye bölünür : Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve Adalet ve Kalkınma Partisi.
Türk alevilerin sadece CHP'ye oy verdiğini göz önünde tutarsak, ve Bin Umut bağımsız adayın oyunun %5'i geçmemesi, Kürt alevilerin'de CHP'ye oy vermesini göstermektedir.]Malatya yöresinin dağlık kesiminde yaşayan alevilerin köken olarak bakıldığında Horasan'dan geldikleri söylenebilirMalatya bölgesinde az da olsa Kürt alevileri de vardır : Alxas, Drejan ve Parçikanlılar gibi]Akçadağ, Arapgir, Arguvan, Battalgazi, Darende, Doğanşehir, Doğanyol, Hekimhan, Kale, Kuluncak, Pötürge, Yazıhan, Yeşilyurt, Merkez
Sivas Alevileri
638.585 kişilik Sivas ilinde aleviler sünnilere göre azınlıktır. Ancak gerek İstanbul gerek Ankara, İzmir ve yurtdışında Almanya, Hollanda, Fransa gibi yerlerde alevi sivas'lılar, sunni sivas'lılardan daha fazladır
Şu ana kadar resmi kaynak olmadığını düşünerek, Sivas ilinde yaşayan alevilerin nüfusu sadece oy dağılımına bakarak rakam çıkartılır. Sivas'da oyların %95'i dört partiye bölünür : Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, Adalet ve Kalkınma Partisi ve Büyük Birlik Partisi. Alevilerin sadece CHP'ye oy verdiğini göz önünde tutarsak (hele Madımak olayından sonra), nüfus dağılımı kolaylaşıyor
Sivas'ta Türkmen ve Kürt alevileri bulunmaktadır. Her iki alevi grup arasında kültürel farklılıklar bulunmaktadır. [kaynak belirtilmeli]Sivas, Türkiye'de en çok Alevi köyü bulunan il'dir. Daha sonra ise Tunceli, Erzincan ve Tokat gelmektedir.
Sivas Alevilerinin bir bölümü Türkçe konuşur, bir bölümü ise Kürtçe ve Zazaca konuşur.
Sivas'ın bazı ilçelerinde (İmranlı, Zara, Hafik) yaşayan aleviler, Dersim bölgesinden çeşitli sebepler ve Osmanlı dönemindeki sürgün ve baskılar ile göç edip bu bölgeye yerleşmiş Kürt alevileri'dir. Doğu yöresinde genellikle Koçgiri, Şadiyan, Hizolan, Hormekan, Çarekan, Khureşan, Şeyh Hasan ve Resul, Kurmeşan, Baba Mansur, Parçikan, Dimiliyan, Avdelan gibi Dersim Aşiretleri yerleşiktir ve aşiretçilik günümüzde bu bölgede, Tunceli'de olduğu gibi, tamamen bitmiştir.
İmranlı
İlçe nüfusu 7.532'dır. İmranlı merkezin %80 sunni kökenli vatandaş'lardan oluşur. Ancak 102 köyün bulunduğu ilçe'de, 90 alevi, 2 alevi-sunni ve 10 sunni köy bulunmaktadır.
İmranlı'lı alevilerinin büyük bölümü Koçgiri boyundan gelmektedirler. Asıl vatanları Orta Asya olup tamamen Türkmen'dirler. 1200'lerde Dersime yerleşdiler. Yavuz Sultan Selim bu bölgedeki Alevi'lerin İran'lılara yardım edebileceğini düşünerek, Osmanlı-İran savaşı sırasında alevilere karşı düşmanlık uygulamıştır. Bu nedenle Şaafi mezhepinden olan Kürtlere benzeyip kendilerini korumak için Kürtçenin Kurmance dilini öğrenmiş ve 1950'lere kadar Kurmance konuşmuşlardır. Şimdiki nesiller kürtçeyi unutup, büyük oranda türkçe konuşurlar.
Divriği
İlçe nüfusu 17.176'dır.
İlçe merkezinde 11.980 kişi yaşamaktadır ; merkezde aleviler nüfusun %60, sünniler ise %40'ı oluşmaktadır. Divriği'de, 94 alevi, 5 alevi-sünni, 11 sünni köy bulunmaktadır]Kangal, Zara, Akıncılar, Altınyayla, Doğanşar, Gemerek, Gölova, Koyulhisar, Suşehri, Şarkışla, Ulaş, Hafik, Gürün, Merkez
Erzurum Alevileri
Bir bolümü Horasan bir bölümü de Tunceli'den göçmedir. Merkezde pek olmamalarına karşı güney ilçe ve köylerinde yaşarlar. Erzurumun , Tekman / Hınıs / Aşkale / Şenkaya / Pasinler / Çat ilçelerinde seyrek / orta yoğunlukta bulunmakla beraber Erzurum merkez ve diğer ilçelerinde de azınsanmayacak ölçüde alevi ^^ ler ^^ mevcuttur , Dersim Alevilerinin anadili Zazaki / ( Zazaca ) olmasına rağmen cem icra edilirken azeri türkçesi / erzurum şivesi yada daha kırsaldakilerde öztürkçe ile sürdürülür ...
Sıraçlar
Sıraçlar bir Türkmen boyunun ismidir. Sıraç sözcüğü Kuran da geçmektedir.nur saçan ışık saçan yol ışık anlamlarına gelir. bu güne kadar tam türk ibadetlerini ve geleneklerini sürdürler. Aleviler arasındaki bazı topluluklara da "sıraçlar" denmektedir. Örneğin Hubyar yöresindeki Alevi topluluklarından bazılarına "sıraçlar" denilmektedir. Sıraçlar Alevilikte "Dede" olarak adlandırılan rehbere "Baba" derler. Anadolu'nun başka bölgelerinde de "sıraçlar" olarak nitelenen Alevi toplulukları mevcuttur.
Çepniler
Çepniler Aleviliği seçen ilk Türkmen boylarından biridir. Eski bir çepni yerleşimi olan Görelenin eski adı ise Eleviye'dir. Karadeniz çepnileri bugün ezici olarak Sünnidirler, Sünnileşmişlerdir tarihi süreç içerisinde. Sünni çepniler Trabzon, Ordu ve Giresundan başlayarak bu bölge ve çevresinde yerleşiktirler. Sünnileşmeleri Osmanlı Alevi çatışmaları ile başlamıştır.Cumhuriyetten sonra da pek çok çepni köyü sünnileşmiştir.
Aleviliğini bırakmayan çepniler ise daha çok Balıkesir, Manisa, İzmir, Çanakkale, Burdur, Gaziantep gibi illerde yerleşiktirler. Çepniler Hacı Bektaşi Velinin ilk müritliğini yapan Türkmen Aşiretidir. Tokat, Çorum, Amasya gibi illerdeki Alevi köyleri de çepnidir.
Tahtacılar
Eskiden orman işleriyle uğraşan göçebe Türkmen aşiretidir, Tamamı Alevidir. Bugün çoğu Tahtacı yerleşiktir. Kazdağları Tahtacı Türkmenlerinin merkezidir. Ancak Gaziantep'e kadar uzanan kıyı hattında, Toroslar'da ve özellikle Ege Bölgesinde pek çok Tahtacı köyü vardır.
Balkan Alevileri
Osmanlı devletinin kuruluşundan önce Deliorman ve Dobruca bölgelerine Seyyid Sarı Saltuk önderliğinde Alevi-Türkmenler yerleşmişlerdir,Osmanlı devletinin kuruluşundan sonrada yine aynı bölgelere gönüllü Alevi yerleşimleri ve isyana katılan Alevilerin sürgünleri gerçekleşmiştir.Deliorman ve Dobrucada 2.Mahmud'dan önce hemen hemen tüm Türk köyleri Alevi-Bektaşi ve Bedreddini iken, 2.Mahmud'un Bektaşi tekkelerine Nakşibendi şeyhleri atamasıyla ve kuzeyden gelen Sünni-Tatar göçleriyle Sünnilik yayılmıştır.Günümüzde Bulgaristanın bu iki bölgesinde Aleviler halen oldukça etkindirler,bölge Sünnileride Nakşi-Bektaşisi olduklarından kültürel bir ayrışma ve farklılık görülmemektedir.Hatta Sünniler ve Bektaşiler sorunsuz bir şekilde yaşarken,Hacı Bektaş-ı Veli'nin yoluna bağlanmayan ve kendilerini diğer Türklerden ayrı gören,kendilerine Kızılbaş diyen birkaç köy vardır.Yani Anadoludaki Kızılbaş-Bektaşi özdeşleşmesi Bulgaristan ve Romanya'da yoktur, hatta Bektaşi ve Kızılbaşların aralarında hiçbir ilişki bulunmaz. Balkanlarda yasayan ve kendilerini Kizilbas olarak tanimlayan insanlarin tamami türkce konusur ve kendilerini Türk sayarlar. Ayrıca Makedonya ve Kosova taraflarında da Arnavut kökenli Bektaşi inancına ait gruplar bulunmaktadır.Bu gruplar Bulgaristan,Yunanistan ve Romanyadaki Türkmen Alevileriyle aynı geçmişe sahip değildirler,Arnavut,Sırp,Makedon devşirmesi olan Yeniçeriler Hristiyan ailelerinden toplanıp Bektaşi tekkelerinde yetişiyorlardı,emekli olup memleketlerine döndüklerinde ise buralarda Bektaşiliği yaydılar ve tekkelerin başında bulundular.Arnavut,Boşnak ve Makedon Bektaşileri,Türkmen kökenli olmadıklarından Alevi-Bektaşi değil yalnızca Bektaşidirler yani Beloğlu diye tarif edilmezler.
Tarihçe
Erenler
Alevilik tarihinde yer edinmiş bilgili kişiler Kelime anlamı : Bilgili kişi , önder ...
Ahilik ve Alevilik
- Ahilik esnafın ve zanaatkarların ahlakli ticaret yapmasıdır. Alevilikle ne anlamı var.
Babai İsyanı
Osmanlı, Kızılbaş ve Safeviler
Osmanlı devleti, kuruluşunda herhangi bir mezhebi kabul etmemiş bir devletti. Kuruluş döneminde, devlet kademelerinin birçok yerinde aleviler yer almıştı.] Fakat devlet, Yavuz Sultan Selimden sonra Arap Şeyhleri getirilerek Osmanlı devleti sünnileştirilmiştir. Osmanlı padişahı olan Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail ile ters düştü. Devlet yönetiminin giderek sünnileşmesinden şikayetçi olan alevi halk, diğer bir Türk devleti olan Şah İsmail'in devletinin alevilik tabanlı bir Safevi devleti olması nedeniyle şah İsmail'e sempati duymaya başladı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder