21 Mart 2012 Çarşamba

SERVET-İ FÜNUN EDEBİYAT

SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI        (EDEBİYATI CE    (1896-1901)      Bu edebiyat Recaizade Mahmut Ekrem ile Muallim Naci arasındaki eski edebiyat yeni edebiyat tartışmasında Recaizade Mahmut’un yol göstermesiyle Servet-i Fünun  etrafında toplanan gençler tarafından oluşturulmuş  bir harekettir. Bu hareket 1896 yılında başlar.Bu hareketi oluşturan gençler;Tevfik Fikret,Cenap Şahabettin , Halit Ziya Uşaklıgil Mehmet Rauf,Hüseyin Cahit Yalçın’dır.Bu topluluğa Halit Ziya daha sonra katılmıştır.    Bu dönemin ana karakteri Çağdaş Fransız edebiyatına benzer eserler vermektir.Örnek aldıkları Fransız yazar ve sanatçılar, roman ve hikayede realist ve natüralist;şiirde parnasizyen ve sembolisttir.Bu dönem yazarları devrin baskıcı şartlarını bahane göstererek toplumsal konularla hiç ilgilenmemişlerdir. Tanzimat dönemindeki hak,adalet vb. konular bu dönemde terk edilmiştir. Sanatçılar şahsi konulara yönelmişleridir.Bu konular aşk,üzüntü,tabiat güzellikleri,şahsi hayaller ve melankolidir.      Yukarıda belirttiğimiz gibi bu dönem yazarları  Fransız edebiyatını örnek almışlardır.Bu dönemde Türk edebiyatı Avrupai bir nitelik kazanmıştır.Bu edebi topluluk bir tartışmadan ortaya çıkmıştır.(Kafiye göz için değil kulak için)           Özellikleri
1-Sanat sanat için görüşü benimsenmiş seçkin zümre edebiyatıdır.             2-Konuşma dilinden tamamen uzaklaşılmış Arapça ve Farsça dil kurallarına fazlaca yer verilir .Ayrıca dilimizde o zamana kadar olmayan Farsça ve Arapça kelimelerde sokulmuştur.                                                                     3- Din dışı konularda eser vermişlerdir.                                                          4-Baskı nedeniyle Tanzimatçıların kullandığı kavramları kullanmazlar suya sabuna dokunmayan kavramlar üzerinde dolaşırlar.    5-Fransız edebiyatından etkilenmenin bir sonucu olarak batıdan “Sone”-“Terze-Rima”  ve serbest müztezat biçimleri alınır.                                                       6-Aruz ölçüsü kullanılır hece ölçüsü hiçbir zaman ciddiye alınmaz.Hece ölçüsüyle  sadece çocuk şiirleri yazarlar.       7-Göz için kafiye yerine kulak için kafiyeyi kabul ederler.       8-Nazım nesre yaklaştırmışlardır.                 9-Beyit hakimiyetinde bütün hakimiyetine geçilir.                                           10-Şiirin konusu genişletilmiştir.En basit nesne,günlük olaylar,gözlem ve duygular konu olarak işlenmiştir.                         11-Halit Ziya’nın Mensur Şiir adlı eseriyle edebiyatımıza ilk defa mensur şiir girer.                                 12-Roman tekniği gelişmiş,romanda gereksiz tasvirler ya da konu dışı gereksiz bilgilerin verilmesinden kaçınılmıştır.                        13-Roman ve hikayede yazarın kişiliği gizlenmiştir.Olup bitenler kahramanın gözüyle verilir.             14-Olaylar  İstanbul’dan alınmıştır.         15-Olay kişileri çoğu zaman aydın kişilerdir ama bazı küçük hikayelerde halk tabakasından kişilere de yer verilmiştir.             16-Batı uygarlığına özellikle Fransa’ya hayranlıkları vardır.             17-Fransızca kelimeleri sıklıkla kullanmışlardır.
    Servet-i Fünun Sanatçılarının En Belirgin Ortak Özellikleri
1-Hüzne ve hüzünlü manzaralara düşkünlük vardır.           2-Hakikatten kaçarak hayale ve tabiata sığınma vardır.       3-Sanat sanat içindir görüşünü benimsemeleri                4-Günlük hayatın ufak tefek meselelerini konu olarak benimsemeleri 
          SERVET-İ FÜNUN  Döneminin  Edebi Türleri ve Özellikleri              Şiir-    Bu dönemin şiir anlayışı Tanzimatçılardan bir hayli farklıdır.Özellikle parnasizmin etkisiyle biçim mükemmelliyetçiliğine büyük önem vermişlerdir.Şiiri  ideolojik bir anlatım yolu olmaktan çıkarmışlardır. Sone ve Terze-Rima nazım şekillerini kullanmışlardır.    Aruzu şiirin vazgeçilmez bir unsuru olarak görmüşler onu Türkçe’ye Başarıyla uygulamışlardır.Hece ölçüsüyle sadece çocuk şiirleri yazmış lardır.       Göz için kafiye yerine kulak için kafiye benimsenmiş,özellikle serbest müstezatı çok kullanmışlardır.Şiiri düz yazıya yaklaştırmışlar, beyit bütünlüğü yerine konu bütünlüğünü yeğlemişlerdir.Cümleler bir beyitte tamamlanmamış bir sonraki beyite kaymıştır.        *Mensur şiir ilk defa bu dönemde görülür.Şiirin konusunu genişletmişlerdir.Bu dönemin en önemli şairleri Tevfik Fikret ve Cenap Şahabettin’dir.
                    Tevfik FİKRET (1867-1915)  +    Bu dönemin en güçlü yazarlarındandır.Parnasizmin etkisindedir. Şiir- lerinde biçim kusursuzdur.Ölçü,kafiye ve şekil gibi unsurlarla oluşturulmuş bir musiki sezilir.İşlediği konuyu sözcüklerin sesiyle hissettirir.Aruz ölçüsüne öylesine hakimdir ki konuşur gibi yazdığı şiirlerinde kusursuz bir ölçü vardır.Şiiri düz yazıya yaklaştırmış birkaç dize süren cümlelerden oluşan şiirler yazmıştır.
     Servet-i Fünun döneminde yazdığı şiirler kişisel ve sanatlıdır.Daha sonraki dönemlerde yazmış olduğu şiirler ise aşırı toplumcu bir  şiir anlayışı vardır.    Edebiyatımıza müstezat şiir şeklini getirmiş soneyi çok iyi kullanarak yaygınlaşmasını sağlamıştır.
      Eserleri: ----------    Rubab-ı Şikeste:Bu kitapta bulunan şiirler Servet-i Fünun döneminde sanat için sanat görüşüyle yazdığı şiirler bulunmaktadır.Önceki şiirlerinde Recaizade ve Abdülhak Hamit’in etkileri görülür ancak daha sonraki şiirlerinde kendi üslubunu yakalamıştır.---------------    Haluk’un Defteri:Bu kitapta oğlu Haluk’un kişiliğinde istediği neslin özelliklerini,onlara verdiği öğütleri anlatmıştır.Buradaki şiirler sanat için sanat görüşünden toplum için sanat görüşüne doğru yönelmektedir. Şiirleri sosyal bir endişe ile de yazılmış olsa biçimdeki özeni ve mükemmelliği hiçbir zaman kaybetmemiştir.---------    Rubabın Cevabı: Bu kitap Tevfik Fikret’in toplumcu ve vatan şiirlerinin olgun ve güçlü örneklerinin olduğu kitaptır.Vatanın kötü yöneticiler elinde çektiği sıkıntıları eleştirel bir  üslupla anlattığı  ve bu durum karşısında şairin umudunu yitirmediği görülüyor.--------   Şermin:Hayatının son dönemlerinde çocuklar için yazdığı bir kitaptır ve bu kitap hece ölçüsüyle yazılmıştır.-----*****Tevfik Fikret hiç roman ve tiyatro yazmamıştır.-----   İstanbul’u anlattığı  SİS şiiri İstanbul’u kötüleyen karamsar bir şiirdir.  Doksan Beşe Doğru ve Tarih-i Kadim  önemli şiirlerindendir.-----------   Toplumcu görüşle yazdığı ve memleketin Batı medeniyeti seviyesine gelmesini istediği şiirleri ;Haluk’un Vedası(Annesi ölmüş bir kızı anlatır)Tarih-i Kadim(M.Akif buna karşılık bir eser yazmıştır)Sis , Haluk’un Amentüsü
           Roman ve Hikaye--      Bu topluluğun en başarılı olduğu alan roman ve hikayedir.Tanzimat romanında batının taklidi yapıldığı için bu dönem romanıyla karşılaştırıldığında sönük kalır. --------  Realizmden etkilenen Servet-i Fünun yazarları konu hep İstanbul’ dan almışlardır.Bunda yazarların yaşadığı çevreyi iyi gözlemlemeleri  ve eserlerine yansıtmasının etkisi vardır. Ancak eserde yabancı kelimelerin bolca kullanılması eserlerin geniş halk kitlelerine yayılmasını engellemiştir.Hikaye alanında da yeni ve önemli eserler verilmiş,Anado lu’nun değişik yörelerinin de konu edildiği hikayelerde dil daha sadedir.    ------  Romanlarda teknik gelişmiş,açıklamalar ve gereksiz tasvirler atılmış, olaylar İstanbul’da geçer,kişiler aydın kişilerdir ve yazar kişiliğini gizler.   Hikaye ve romanda Halit Ziya ve Mehmet Rauf’tur.   
Tiyatro--      Sanat sanat içindir görüşünü benimsedikleri için halka dönük tiyatroyu ihmal etmişlerdir.
         Eleştiri--        Servet-i Fünun döneminde gelişmiş bir diğer tür ise eleştiridir.Özel- likle Hüseyin Cahit Yalçın  siyasi yazılarıyla şimşekleri üzerine çekmiştir.Onun Fransızca’dan çevirmiş olduğu Edebiyat ve Hukuk makalesinin çevirisiyle de Servet-i Fünun dergisinin kapanmasına topluluğunda bitmesine neden olmuştur.
   FECR-İ ATİ TOPLULUĞU (1909-1912)       Servet-i Fünun dergisi 1901 yılında kapatılınca  bu dergi etrafında toplanan Servet-i Fünun edebiyatçıları artık bir daha  bir araya gelme imkanına sahip olamamışlardır.  Hatta basına uygulanan sansürden dolayı sanatçılar şiirlerini bile rahatça yayınlayamamışlardır. 1908 yılına kadar süren,edebiyatın bu fetret devri bu tarihte meşrutiyetin ilan edilmesiyle sona ermiştir.  Edebiyat aşığı gençler tarafından bir toplantı yapılmıştır.
          Bu gençler arasında; Ahmet HAŞİM,Yakup KADRİ, Refik Halit KARAY,Fuat KÖPRÜLÜ,Hamdullah SUPHİ,Ali Canip YÖNTEM,Yakup Kadri KARAOSMANOĞLU gibi yazarlar vardı.            Fecr-i Ati gerçekte bir edebi topluluk ya da bir edebi akım değildir.Bu hareket yukarıda adı geçen gençlerin birkaç toplantısıyla sınırlı kalmıştır.Gençlerin yetenekli olması, edebiyat dünyasının bu toplantıdan haberdar olmasını sağlamıştır. +            Fecr-i Ati edebiyatımızda beyanname yayınlayan ilk topluluktur.       + (Fecr-i Ati Encümen-i Edebisi Beyannamesi 20/02/1909)Bu beyanname de gençlerin  o günün edebiyat dünyasına bakışını,edebi alanda yapmak istediklerini görüyoruz.Bunlara göre kendilerinden öncekiler yeterince Batılı değillerdi.Öncekiler için edebiyat boş vakitlerini değerlendirdik- leri  güzel bir uğraştır.                +Fecr-i Aticilere göre “Sanat şahsi ve muhteremdir (saygıdeğer dir).”Hedeflerinin sanata ve edebiyata hizmet olduğunu açıklamışlardır.                  Batıdaki sanat topluluklarıyla ilişki kurmak istemişlerdir.Kendilerine Fransız edebiyatını örnek almışlardır. Fransız sembolistlerden etkilenmişlerdir.Eserlerinde aşk ve tabiat konularını işlemişlerdir.Gerçekten uzak tabiat tasvirleri yapmışlardır.Dil ve üslup bakımından servet- i Fünunculara benzerlik gösterirler. Bu topluluğun dili süslü ve ağırdır.Fecr-i Aticiler kendilerini Servet-i Fünun edebiyatçılarından farklı görseler de onların devamı olmaktan kurtulamamışlardır.             Sanat anlayışında birlik olmadığı için 1912 yılında dağıldılar. İçlerinde akıma en sadık kalan Ahmet Haşim olmuştur.
          Fecr-i Aticilerin Yapmak İstedikleri
1-Batı’yı günü gününe takip etmek,edebi çalışmalara Batıdaki gelişmeler ışığında yön vermek.   2-Genç sanatçıların Batı anlayışıyla yetişmesi          3-Zengin bir kütüphane kurmak.Batıdaki bir çok eseri Türkçe’ye kazandırmak için dil komisyonu oluşturmak            4-Edebiyat ve fikir konularında konferanslar vererek halkı eğitmek
             Yüksek ideallerle bir araya gelen gençler Fecr-i Ati’yi 1909 yılında kurdular.Ancak grup daha ilk ayda 31 Mart olayı yüzünden dağıldı ve bir daha bir araya gelemedi.Grubun dağılmasından sonra Fecr-i Ati anlayışını sürdüren Ahmet Haşim olmuştur. Belki de Ahmet Haşim olmasaydı bu topluluğun adı bile duyulmazdı.Yakup Kadri ve Hamdullah Suphi daha sonra Milli Edebiyata geçmişlerdir.
                     Fecr-i Ati Edebiyatının Özellikleri
1-Edebiyatımızda ilk edebi topluluktur.   2-Edebiyatımızda ilk beyannameyi yayınlayan topluluktur.   3-Servet-i Fünun edebiyatına bir tepki olarak doğmuştur.Ama onun devamı olmaktan kurtulamamışlardır.    4-Sanat şahsi ve muhteremdir görüşünü benimsemişlerdir.Bu nedenle zaten kısa sürede dağılmışlardır.        5-“Edebiyat ciddi ve önemli iştir bunun halka anlatılması lazımdır.” Görüşündedirler.     6-Başlıca konuları tabiat ve aşktır.      7-Tabiat tasvirlerini gerçekten uzak bir şekilde yapmışlardır.(subjektif)         8-Dil bakımından Servet-i Fünun edebiyatının devamıdırlar. Arapça,Farsça kelimelerle dolu konuşma dilinden uzak bir şiir dili meydana getirmişlerdir.
9-Aruz veznini kulanmışlar ve serbest müstezat nazım şeklini benimse- mişler ve geliştirmişlerdir.    10-Şiirde sembolistler,romanda ve hikayede maupassant, tiyatroda da Henrich İbsen örnek alınır
        FECR-İ ATİ TOPLULUĞU SANATÇILARI
  Ahmet HAŞİM  (1884-1933)       Fecr-i Ati anlayışını döneminde Milli Edebiyatın çokça revaçta olmasına rağmen değiştirmemiştir.Ne şiir ne de dil anlayışında sapma olmamıştır.Ancak dilde sadeleşme fikrini nesirlerinde kullandığı sade dilde görürüz.Hatta bu dil bazen milli edebiyatın dilinden bile sadedir.      Ahmet Haşim, şiir görüşlerini şöyle açıklar; Şair ne bir hakikat habercisi ne bir belagatli insan ne de bir kanun koyucusudur.Şairin lisanı nesir gibi anlaşılmak için değil, duyulmak için vücuda getirilmiş,musiki ile söz arasında sözden ziyade musikiye yakın bir dildir.Şiir nesre çevrilemeyen bir nazımdır.Şiir hikaye değil sessiz bir şarkıdır.        Görüldüğü gibi Haşim,şiirde anlamın değil söyleyişin önemli olduğunu söylemiş ve şiirlerini bir ses güzelliği oluşturmak için yazmıştır       O “Şiirde anlam aramak kanaryayı eti için kesmeye benzer.”der . Serbest müstezatı kulanmış,aruzu ahengin kaynağı görmüş ve heceyi hiç kullanmamıştır.
       Konu olarak Akşam,gurup,şafak,gece,mehtap,yıldızlar,göller orman- lar yer alır.Şiiri sembolist sayılmasa da söyleyiş olarak anlatım olarak onu çağrıştırır. En azından Haşim’in şiirinde sembol kullanımı çoktur. Fakat gerçekten kaçış,hayale,akşam vakitlerine ,yalnızlığa ve bezginliğe sığınış onu sembolizme yaklaştırır.Aslında bütün bunların kökeninde onun yüzünü çirkin bulması vardır.Bu nedenle insanlardan kaçar. Yazar çirkin yaratıldığını düşünmektedir. ***O her şeyi hayal havuzunun sularında seyretmiş ve onları renkli bir akış olarak görmüştür. Ayrıca şiirde musikiye değer vermesi de onu sembolizme yaklaştırır.Kelimelerde musiki araması onu sözcük seçiminde titizliğe götürür.Beğendiği sözcükler genellikle Arapça ve Farsça kelimelerdir onları çekinmeden şiirlerinde kullanır.
      Haşim, nesneleri değil nesnelerin kendisinde bıraktığı izlenimi anlatması,renklere değer vermesi onu birazda empresyonistliğe götürür.      Dilinin yabancı  sözcük ve tamlamalarla yüklü olması onun şiirlerinin günümüzde bile anlaşılmamasına neden olmuştur.     
     Eserleri:     Haşim’in ilk kitabı Göl Saatleri’dir.Diğer kitabı ise Piyale ’dir.     Nesir alanında Haşim anlaşılmak için yazar.Dili sade,söyleyişi konuşma havasındadır.Edebiyatımızda en güzel seyahatnamelerden birini Frankfurt Seyahatnamesi’ni ortaya koyan şairin ayrıca değişik deneme sohbet ve diğer nesirlerini bir araya getirdiği Gurabahane-i Laklakan ve Bize Göre adlı eseri vardır.***Ahmet Haşim hiç roman yazmamıştır.          Diğer Fecr-i Ati sanatçıları daha sonra Milli Edebiyata katıldıkları için onları Milli Edebiyat sanatçılarının içinde göreceğiz.
MİLLİ EDEBİYAT (1911-1923)
+----Milli Edebiyat akımı 1911 yılında Ömer Seyfettin ve Ali Canip’in Selanik’te birlikte çıkardıkları Genç Kalemler adlı dergiyle başlar.-----Ömer Seyfettin’in bu dergide çıkan Yeni Lisan Makalesi bu akımın fikir temelini oluşturur.  Buna Göre;
a)Milli bir edebiyat için milli bir gereklidir.b)Konuştuğumuz dil,İstanbul Türkçesi  en tabii dildir.c)Yazı dili konuşma dili ile birleştirilirse edebiyatımız yeniden canlanacaktır.Türkçe karşılığı olan kelimeler atılmalıdır.--Türk milliyetçiliğine çok önem verilir.Tarihimize ve milli kaynaklara yönelme görülür.----Sade dil,hece ölçüsü ve halk edebiyatından yararlanma görülür.-----İstanbul dışına çıkılır ve Anadolu’dan konular işlenir,   Anadolu eserlerde  bolca anlatılır.-roman ve hikayesinde ülke sorunları ele alınır.--Darülbedayi kurulur ve tiyatro gelişir.
-----Yazarların bilinçli olarak Anadolu’ya açıldıklarına örnek olarak Refik Halit KARAY’ın Memleket Hikayeleri ve Ebubekir Hazım TEPEYRAN’ ın Küçük Paşa’sı örnek verilebilir.
-----Bu dönemin önemli şair ve yazarları: Ömer Seyfettin,M.Emin Yurdakul,Hamdullah SuphiTanrıöver,Halid Fahri Ozansoy,Orhan Seyfi Orhon,Faruk Nafiz Çamlıbel,Yusuf Ziya  Ortaç, Kemalettin Kamu vb. şiir alanında ;     Y.Kadri Kraosmanoğlu,Halide Edip Adıvar,Refik Halid Karay,Reşat Nuri GüntekinPeyami Safa,Ebubekir Hazım Tepeyran nesir alanındaki yazarlardır.  
        MİLLİ EDEBİYAT YAZAR VE ŞAİRLERİ
            Ömer SEYFETTİN        Maupassant tarzı realist hikayeleriyle ünlüdür. Sade bir dille yazar. Hikayelerde şahısların ruh tahlilleri yerine olaylar arasında bağ kurmaya çalışır.        Konu olarak çocukluk anıları,tarihi olaylar ve Türklere balkanlarda uygulanan zulümler ağır basar.        Hikayeleri beklenmedik bir biçimde biter.Şiirleri de vardır ama tanıtıcı özelliği hikayeciliğidir.
 Ünlü Hikaye Kitapları: Bomba,Beyaz Lale,Gizli Mabet,Yüksek Ökçeler,Yalnız Efe,Efruz Bey(Batı hayranı birisi), Harem,Bizim Eshab-ı Kehfimiz,Bahar ve Kelebekler(Bu hikayede bir genç kızın eskiyi savunan ninesiyle  çatışması vardır)
Ünlü Hikayeleri: Başını Vermeyen Şehit,Pembe İncili Kaftan,Kütük,Bomba,Kaşağı,Teke Tek,Falaka,Kızıl Elma Neresi
         Ali Canip YÖNTEM(1887-1967)   Genç Kalemler dergisinde yazdığı makalelerle tanınan yazar sade dille hece ölçüsüyle şiirler yazmıştır.Sonraları edebiyat incelemeleriyle uğraşmıştır.
           Ziya GÖKALP (1876-1924)       Milli Edebiyatın fikir temellerini kurar.Turancıdır.Edebiyat değil fikir önemli olduğu için halk diliyle yazmıştır.Türkiye’nin ilk sosyoloğu dur.    Şiirleri: Kızıl Elma, Altın Işık,Yeni Hayat,     Fikir Eserleri: Türkçülüğün Esasları,Türkleşmek İslamlaşmak Muasırlaşmak,Türk Medeniyeti Tarihi, Türk Töresi,Malta Mektupları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder