12 Ocak 2015 Pazartesi

                                                                                                                                                                                    KÜÇÜK  FİDANIN  ÇIĞLIĞI
Bir  tutkudur hayat.servete  değil de bir ideale bağlan diyordu Einstein,mutlu olmak için..Ben de bunu şiar edinip doğayı yeşillendirmek için   fidan dikme  adeta tutkuna kapılmıştım  geçen yıllarda.Bu tutku sönmüş  sanıyordum,ayrıca bu sene borçlarımız  da  hayli çoktu,kımıldayavcak  halimiz yoktu,dolayısıyla  bu tutkıumu ertelemiş ,tasarrufa  fgitmiştim  bu  zevkinden,üstelik  bağ ve bağçede  dikilecek  alan  kalmamıştı,ağyazı/Akyazı  mevkide  bize  ait değil di  dedem yüzünü/kiralığını vermişti bize,her nedemnse oraya  dikmek gelmemişti içimden…
Geöçmiş  yıllarda bağa epeyce fidan dikmiştilk,yarı taşlık olan  arazi , fidan olarak kiraz  ve şeftali meyvesine uygundu.en azından  iddia  oydu
Okuldan kaçan çocuklar gibi ,okul  nöbetlerimden bile kaçıyor o dar vakitte üstelik kış ayında  toprak soğuktan donmuş ve in cin top oynuyorken a öğle arası gittiğim oldu bağdaki  sevgili  fidanlarıma kuoşouyordum..
Hatta bu kaçamakların birinde  tıpkı Ahmet Arifin dizeleri ete kemiğe büründü,bulunduğum yerin yukarısında 40-50 metrw ötede köpeğe benzeyen ,kilolu,adeta topallayrak zıplayan hayvanın irice kahverengi tavşan olduğunu şahin ağabeyin tespitiyle öğrendim,arka ayaklarıyla  zıplayan hantal bir anaç tabvşan oracıkta bir tümseğin içine girip kayboldu öyle ce bakakaldım…
Bir ufak fidan dikme tutkusu sakat ayağıma rağmen  devam etti,yeri geldi yere uzandın,diz kırdım küreği bir mızrak gİbi kullanıp fidan dikimi için kuyu açtım,kedi-köpek gibi 50-60 cmlik kuyudan toprak attım,arındımm,tefekkür ettim …..gecenin karanlığında köyün etrafını yarım ay bir gerdanlık  gibi sarmış yerleşim merkezlerinin ışıklarında  yaşamın  anlamını  kavramaya  çalışrtım,göz gözü görmediğinde araça atlayıp eve geldim
*******Bu sene bu tutku dinmiş gibiydi,hem ilgim başka  şeylere kaynmış  hem  de ekonomik tasarruf yapmak zorundaydı,kendimden emindim,bağda bahçede gözüm  yoktu.Derken 8 fidan  dikrim  yetmedi bir  on tane  daha.süreç başlamıştı,bir şeyler  başarmak,yeni can vermek ,meyve almak çok mutlu ediyordu beni,yağmur altında,kar altında fidamn diktim çamıura batmamak için ayağımda  naylon poşetler vardı,sırtımda teri emmesi için kat kat gazate sayfaları…
    Az buçuk hastalandım ilaçla ve meyve çaylarıyla gözümü açar açmaz,ver elini bağçe.artık fidanların kök budamasını yapıyor,fidanların aşılı taraflarını güneye çevirip,yüzeydeki havalanmış topraktan kuyunun tabanına bir kürek toprak atıp ,fidanı yerleştirip etrafını toprakla doldurup,tabiî ki aşılı kenarı toprak yüzeyinde  kalcak şaekilde fidanları dikiyıordum,aermut,elma,erik,kirakz,kestane,Trabzon hurması ,kayısı,badenm vs ..bu süreçte fidanların aralıklarını 5x5 metre yapmak fikri kafama girdi,boş duramazdım,yıllardır bunu başarmak  istiyordum,babam yaşlıydı ve yorgunde  ,bense fidan sökümünü,kökten nasıl kurtarılacağımnı tam bilmiyordum,velhasılı zor görünen bir işti,bu işi bilen Mahmut abiye yazın hedefimi söylemiş olurunu almıştım,ve lakin sözünü tutmasdı,önemsenemdi ve oyaladı  beni…halis amcam birlikte yaparız dedi
   En sonunda  Ben bir ip aldım elime 5x5metre aralıklarını bulmaya çalıştım ağaçların.Lakin kimi ağaç  sökülmüş,kimi  ağaç hizası boxzulmuş,kimi ağaçta 3-4 yıllık ağaçlardı,önce cemal amcam geldi yanıma örnek bir ağaç söktü ,ana kökü zedelemememi,diğer saçak kökleride budama malaksıyla düzelttiğide bir sorun  yaşamayacağımı  söyledi.
Göründüğü gibi  kolay değişldi,üstelik atyağımdan ameliyatlıydım,acenmilikte çabası, 3-4 yıllık bir armut ağacına kafayı taktım uğraştım  didindim,kazdım bir türlü köke ulaşamıyordum…en sonumnda gücüm tükenmiş  olrak 1-2 yılllık fidanlara  yöneldim,omnlarda  daha  güzel  neticeler  aldım,etrafına 3-4 bel darbesi,sonrada fidanı yavaşça  kavrıyor,kımıldadığını ve topraktan kurtulduğunu  hissettiğim  an  hızlıca çekiyordum bu şwekilde 6-7 ağaç söktüm,omları  kendimce uygun  bıuklduyğum  hizalara diktim.epeyce yorulmuştum,bu yorgunluk sebebiyle yanlışlarda yapıyor,genç gfidanların bazen dallarını kırıyor bazen yanlış kürek darbeleriyle ana kökünü soyuyor ve tüm bunların neticesinde bir can yaktığımın  ayırdında  içim acıyordu.

      Karanlık çökmüştü,çokta yorulmuştum,adeta ateş ve sıcak su fışkırıyordu  bedenimden.son bir gayretle  sabah sökmeye çalıştığım  armut açgacının yanına vardım,tüm gücümü  toplayıp kazmaya devam ediyverdim.lakin kök inatcıydı ve ben acemiydim,uzunca bir uğraşıdan sonra kökün bir tarafını kestim bir bağlantısı topraktan ayrılmıştı diğer saçak  kök ise toprağın biraz  derinlerindeydi,çok inatçıydı inatçı kökü ellerimle kavradım,çektim kendime nafile,gücümde tükenmiş, ,karanlıkta iyice bastırmış,evdekilerde merak edecekti tabiî kihjavada  soğumuş,gitmemde de gerekiyordu,kökü öylece bıraktım,arabaya bindim,tokattaki evimize yöneldim,tam ana caddede ilerlerken bir baktım yolun  ortasında  bir karaltı,uzun farları  yaktığımda  gördümki bşir çobamn  köpeği ,arabayla iyicre yaklaştım,aramızda i2 metre ya vardı ya  yokrtu,frene bastım,arcı durdurdum,yatmış öyle bana  bakıyor.3-4 kez kornaya bastim,beyefendi öyle kalktı da kenara çekildi.sonrasında gecenin karanlığını araba farlarımla oya  oya  tokattaki evimize geldim…
 Gece sıcacık  yatağımda uyurken armut fidanı  düştü aklıma,onu yarı açık bir konumda ,kış ayazında,yaralı bir şekide ortada bırakmıştım.o da bir candı,yaralıydı ve ben yaralamıiştım,ve o yaralı ağacın kökünü kışın ayazında çırılçıplak  bırakmıştım.kendimden o an utanç duydum.vicdanım sızladı,nasıl düşünememiştim,ne kadar acımasızdım.
Sabah ilk iş eşimden izin aldım,çümnkü omnunda planları olabilir ve planlarınız çakışabilirdi,durumu kısmen izzah ettim,rahatsızlığımı,içimi kemiren vicdan azabını anlattım.olgunca davrandı,anlayışla karşıladı,arabayı almamam müsaade  etti.

Bahçeye geldiğimde öğlen saatleriydi .hemen rüyalarıma giren,bana ayazda çığlık çığlığa bağırıp,yardım  dilenen,kökü dışarıda sevgili armut fidanının  yanına gittim,öptüm,kendimce  özür  diledim  ondan.sonra güzdüz gözüyle ve daha dinç bir halde dikkatimi toplayıp köküne ulaştım  ve onu kurtardım.ve onu suyun daha çok olduğu yumuşak zeminli bir bölgeye  saygıyle diktim.Acemiliği biraz  daha  azalmış,kendime inancım gelmişti.Bu güvenle bana göre koca koca, 4-5 yıllık ağaçları fazla zayiat vermeden  ve   hırplamasdan  yerlerinden söküp,kendimce uygun  gördüğüm ve belirlediğim bölgelere diktim.Bu ağaçlardan birinin sökümünü  gerçekleştiriyordum ki bulıunduğumuz bahçenin üst tarafından,şeftaliklerin arasında açık sarı tüylü bir çoban köpeği göründü.ben belle  söktüğüm fidanı dikmek için kuyu açmakla  meşguldüm.Köpek bana baktı ben  köpeğe baktım,irice bir köpekti,ve arazide  dolaşıyordu,herhalde köyün bu cibvardaki evlerinin  birinin köpeğiydi,elimdeki  beli bıraktım,kuçu kuçu diye seslendim,korkmamasını söyledim,ihtiyatla bana baktı ve belli bir mesafeyi koruyarak yere uzandı.benim  ona  zarar  vermeyeceğime kaannaat getirdi.Ben fidan için kuyu açmaya devam ettim.Beni sakinçe izlemeye başladı…derken beli elimden attım,yanımda yiyecekte yoktu,aşağı ekmek fırınından  ekmek mi alsam derken,köpek kuyruk sallayarak aramızdaki  mesafeyi koruyarakta bahçeyi boydan  boya geçti,komşu tarlanın tel örgülerinin altından komşumuzun bahçesine girdi…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder