1. ÖRTÜNME

    Kur'ân ; dürüst, namuslu ve ahlâklı bir toplumu öngörmektedir. Bunun için toplumun çekirdeğini teşkil eden ailenin kadın ve erkek bireylerini uyarıyor: Bakışlarınızı kontrol edin ve ırzlarınızı korumak için örtünün. Kadına, hem kendi iffetini ve hem de erkeğin korunmasına yardımcı olması için daha kapsamlı örtünmeyi öngörüyor. Kadının erkekten biraz daha fazla kapanması, dişi olarak yaratılışının gerektirdiği yükümlülükten kaynaklanmaktadır. Oysa Allah katında kadın ile erkek eşittir ve bu gerçek Kur'ân'ın birçok ayetleri ile açık bir şekilde vurgulanmıştır. Tevbe 9/71 : Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerine veli (Dost, arkadaş, yardımcı, koruyup gözetleyici) leridir.


    Cenâb-ı Allah; özenerek en güzel biçimde var ettiği kadın ve erkek kullarının, yaratılışa yakışır şekilde güzel ve süslü giysiler içinde olmasını istemektedir. İlkel, bayağı bir giyimle kendilerini çirkinleştirmemelidir. Temiz ve güzel giyinmek inananlara helâldir ve Allah'ın emridir.


    Kur'ân'da sadece iki ayette açıklanan örtünme, en önemli hüküm gibi gösterilmeye çalışılmış, toplumumuzda sorun haline getirilmiştir. Oysa İslâmiyetin esası TAKVA'dır ve yüzlerce ayetle belirtilmiştir. İnsanları Cenâb-ı Allah'a ulaştıracak ve rahmetine, sevgisine kavuşturacak örtünme, ancak TAKVA ELBİSESİ ile olur. A'raf 7/ 26 : Ey Ademoğulları (kadınlar ve erkekler)! Size ayıp yerlerinizi örtecek örtü ve bir de süs elbisesi indirdik. Fakat TAKVA ELBİSESİ hepsinden hayırlıdır.


    Örtünme; toplumumuzda ciddi huzursuzluklara neden olmak tadır, bunun için sorunun acilen çözülmesi gerekir. Kur'ân'ın emrettiği yol, çağdaş bir Din Şûrasıdır. Böylece anlaşmazlıklar Cenâb-ı Allah'ın öngördüğü gibi çözüleceğinden, toplumdaki sorunlar da ortadan kalkacaktır.(Bkz. Bu Kitap - Anlaşmazlıklarınızı Allah'a Arzedin)


    KADINLAR ERKEKLERE ÇEKİCİ GÖSTERİLDİ


    3/14 : Kadınlardan...gelen zevklere aşırı düşkünlük, insanlara süslü (çekici) gösterildi. Bunlar, sadece Dünya hayatının geçimidir. Asıl varılacak güzel yer, Allah'ın yanındadır.


    Ayet, insanlara yaratılıştan verilen tutkuyu belirtmektedir. Kadın, erkeğin vazgeçilmez bir tamamlayıcısıdır. Onlarla eşleşerek yuva kurmak, cinsel istekleri tatmin etmek ve çoluk-çocuk sahibi olmak, Yüce Yaratıcı'nın koymuş olduğu hükümlerdir ve Dünya hayatının devamını sağlayan bir yoldur. Kadınların çekiciliğinden kaynaklanan bu zevklere, aralarında evlilik bağı olmayan kişiler arasındaki cinsel ilişki (zina) gibi saptırmalar ile ilâhî yasalar aşılırsa, nefislerin kötü sıfatlarına esir olunur ki, böylece Dünya'daki sınavı kaybetmek ve azab (sıkıntı) çekmek kaçınılmaz olur.


    İMAN SAHİPLERİ NAMUSLARINI KORUSUNLAR


    24/30-31 : İnanan erkeklere söyle : Bakışlarını kontrol altına alsınlar, ırz ve namuslarını korusunlar... İnanan kadınlara da söyle : Bakışlarını kontrol altına alsınlar, ırz ve namuslarını korusunlar...


    Ayette belirtildiği gibi; gözlerdeki cinsel istek ile dolu bakışları kontrol etmek ve iffetin korunulması icabı olan örtünme emri kadınlardan önce erkeklere verilmiştir. Dinen, vücudun örtünmesi gerekli mahrem yerlerine avret denir. İslâm bilginleri bu yerin, erkeklerde diz kapağı ile göbek arasındaki kısım olduğunda birleşmişlerdir. Kadında ise örtünme, zinet (süs) yerlerinin ilâvesi ile biraz daha fazladır.


    İffetin (namusun) korunulması; yalnız kadınlar için değil, önce erkekler için farzdır. İffetli olma emrinin öncelikle erkeklere verilmesi, bu konuda onların kadınlardan daha zayıf iradeli olmasından kaynaklanmaktadır. Kur'ân'ı Kerîm; erkeklere aile bağlarının korunması için, Hz. Yusuf'un kıssasını örnek olarak vermektedir. Öyküde, üvey kardeşleri tarafından kıskanılan Hz. Yusuf kuyuya atılır. Onu bulan ve ölümden kurtaran kervancılar, Mısır'da zengin ve büyük mevki sahibi bir tüccar olan Aziz'e satarlar. O da karısına : Yusuf 12/21 Ona iyi bak, belki bize yararı dokunur, ya da onu evlât ediniriz.) dedi. Böylece Biz Yusuf'a o yerde güzel bir imkân verdik... Hz. Yusuf, olanakları geniş bir ortamda yetişerek bilgi ve görgüsünü arttırdı. Evin hanımı, çok yakışıklı bir genç olan Hz. Yusuf'a aşık olur ve gönlünü hoş etmek ister. Yusuf 12/24: ...Kadın(Aziz'in eşi) onu (Hz.Yusuf'u) arzulamıştı.Rabbinin doğruyu gösteren delili olmasaydı o da onu arzulamıştı...


    Hz. Yusuf; kendisine iyilik eden ve güvenen efendisine hıyanet etmemiş, kadını arzu etmesine rağmen Rabbine sığınmakla nefsine hakim olmuş ve böylece doğru yolu bulmuştu. Yusuf 12/32-33: (Kadın) dedi ki: Kendisine emrettiğimi yapmazsa, elbette zindana atılacak ve alçalanlardan olacaktır! Yusuf dedi : Rabbim; bana göre zindan, bunların beni çağırdığı şeyden iyidir... Aziz'in karısının isteğine hayır diyen Hz. Yusuf zindana girmiş, suçsuz olduğunu ancak birkaç yıl sonra kanıtlayabilmişti.


    Bu öyküden alınacak önemli ders; kadın veya erkeğin iffetinin korunulması, bez parçaları ile aşırı bürünüp örtünmekle değil, ancak Allah'a içtenlikle iman ederek O'nun ilâhî yasalarına uymak ve takva sahibi olmakla mümkündür.


    Kadınlar da erkeklere cinsel istek ile bakmamalı, onları yoldan çıkarmamalıdır. Gözlerin şehevî bakışları gibi dar veya şeffaf elbise giyerek vücut teşhirciliği ve duyguları okşayan sözler de erkeği tahrik etmektedir. Kur'ân, Ahzâb 33/32-33 ayeti ile kadınları şöyle uyarmaktadır : ... Sözü duyguları okşayan bir biçimde söylemeyin ki, kalbinde kötülük bulunan biri ümide kapılmasın...İlk cahiliye yürüyüşü gibi kendinizi teşhir ederek (kırıta kırıta) yürümeyin... Konuşmalarda ve yürüyüşlerde dişilik değil, ciddiyet ve kişilik sergilenmelidir. Kadın hiçbir zaman bir şehvet aracı olmamalı; iyi bir eş, mükemmel bir anne ve topluma birçok alanlarda hizmet veren bir varlık olduğunu unutmamalıdır.


    Evlilik dışı cinsel ilişkiler (zina), kadın ve erkek için ayni derecede toplumu sarsacak kötü işlerdir. İsra 17/32 : Zinaya yaklaşmayın, çünkü o, açık bir kötülüktür, çok kötü bir yoldur! Zina, kadın için olduğu kadar, erkek için de çirkindir. Aralarında değer farkı olmadığı gibi, her ikisi de birbirine eşittir. Nûr 24/3 : Zina eden erkek, zina eden... kadından başkasıyla evlenmez; zina eden kadın da zina eden... erkekten başkasıyla evlenmez. Böyleleriyle evlenmek inananlara haram kılınmıştır.


    Cenâb-ı Allah; ırzlarını koruyan kadın ve erkekler için şöyle buyurmaktadır : Ahzâb 33/35 : Allah şu kişiler için bir affediş ve büyük bir ödül hazırlamıştır; ... Irz ve iffetlerini koruyan erkekler, ırz ve iffetlerini koruyan kadınlar...


    SÜSLERİNİ (ZİNETLERİNİ) ÖRTSÜNLER


    Nûr 24/31 : İnanan kadınlara da söyle : Bakışlarını kontrol altına alsınlar, ırzlarını korusunlar. Süslerini (zinetlerini) açıkta kalanlar dışında göstermesinler. Örtülerini (hımar) göğüs yırtmaçlarının üstüne kapatsınlar...


    Ülkemizde büyük anlaşmazlıkların ve tartışmaların sebep olduğu ayet budur ve birçok yorumlara mesnet teşkil etmiştir.


    Kadınlarda örtünme; ırzların korunması ile ilgili üreme organlarının kapatılması mecburiyetinden başka, zinet (süs) yerlerinin de ilâvesi ile erkeklerden biraz daha fazladır.


    Zinetlerini (süslerini) açıkta kalanlar dışında göstermesinler. Burada zinet kelimesinin anlamı önem kazanmaktadır. Zinet mana olarak süs demektir. Kadında süs ise, hem zinet takılarını ve hem de vücudunun çekici yerlerini ifade etmektedir. Şu halde, kadının takıları ile vücudunun çekici yerlerinin gösterilmesi yasaklanmıştır. Ancak ayette (Ma zahara minhâ) açıkta kalan zinetlerin sınırlarının neler olduğunda kesin bir ifade bulunmamaktadır. Birçok İslâm bilgini, Kur'ân'ın verileri ve Sünnet'e göre vücudun abdest yerleri olan bileklere kadar ayaklar, dirseklere kadar eller, yüz ve mesh edilen başın örtünmeye dahil edilmediğinde birleşmişlerdir. Örtünmede kadına; Süslerini açıkta kalanlar dışında göstermesinler. ifadesi ile iklim şartları, örf ve adetlere göre bir esneklik tanındığı da anlaşılmaktadır.



    Örtülerini (hımar) göğüs yırtmaçlarının üstüne kapatsınlar. Ayetin anlaşılabilmesi için «hımar» kelimesinin manası çok iyi bilinmelidir. Arapça büyük lügatlara göre hımar (humur'un tekili) : Örtü, örtmek, herşeyin üstünü örten şey, kadın ve erkeklerin başlarını örten şey demektir. Böylece de hımar kelimesi; yalnızca hanımların baş örtülerinin özel ismi olmadığı, genel olarak örtü anlamında kullanıldığı anlaşılmaktadır. Arap lisanında; kadınların başlarına örttükleri örtünün özel adı ise hımar değil, mikna ve nasıfydır.
    (Bkz.Prof.Dr. Zekeriya Beyaz-İslâm ve Giyim Kuşam-Say:280-283)


    Ayette, saçların örtünmesine ait açık bir ifade bulunmamaktadır. Eğer saç mutlaka örtülmesi gerekse idi, kesin bir hüküm ile belirtilirdi. Ayrıca saç, vücudun çekici bir yeri de değildir.Hımar kelimesini kadının baş örtüsü olarak kabul edip, dolayısiyle saça da örtünme yükümlülüğü getirmek, ayetin amaçladığı hüküm ile ne kadar bağdaşır? Ayetten çıkan mutlak emir, kadın vücudunun çekici yeri olan göğüs bölgesinin kapatılmasıdır. Böylece o bölgeye gerdanlık gibi bir zinet de takılmış ise, bu da örtülmüş olacaktır.


    Kur'ân; gerek erkeğe ve gerekse kadına, bakışlarını kontrol altına almalarını istedikten sonra, her iki cinse de örtünme emri vermiştir. Ancak erkek üremedeki görevi icabı, daha kolayca tahrik olabilme özelliğinden dolayı, kadına daha geniş örtünme yükümlülüğü getirilmiştir. Böylece kadın ; başkalarının da korunmasına yardım ve katkıda bulunacak, hem de kendi namus ve iffetini koruyacaktır.


    SÜNNET'E GÖRE ÖRTÜNME



    Buharî, Ebu Dâvud, Nesaî'den gelen bazı hadislere göre Peygamber Efendimizin zamanında, kadın ve erkek müslümanlar ayni su kapından abdest almaktaydılar. Ebu Dâvud'un eserinde : Kadın ve erkek, ellerimizi aynı kaba sarkıtıp daldırarak toplu halde abdest alırdık. denmektedir. Bu da gösteriyor ki Asrısaadet'te kadınlar erkekler yanında abdest uzuvlarını açabiliyorlardı. O halde dirseklere kadar kollar, ayaklar, yüz ve başın abdeste, meshe esas olacak kısmı serbesttir. Bu yerleri de abdest dışındaki zamanlarda kapatmak hassasiyetini gösterenlere saygı duyulur, ancak bunu yapmayanlar hor görülmez.
    (Bkz. Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk - Kur'an'daki İslâm - Say: 615-616)


    ÖRTÜNMEYİ BİRİNCİ SORUN YAPANLAR


    Örtünmeyi Kur'ân'ın en önemli hükmü imiş gibi göstererek toplumun huzurunu bozanlar, İslâm'ın omurgası niteliğindeki yasalara hiç değinmemekte, adeta onları gizlemektedirler. Kur'ân'da, örtünme hakkında yalnızca iki ayet bulunmaktadır. Oysa İslâm'ın esasını teşkil eden TAKVA, yüzlerce ayetle vurgulanmıştır. İnsanları Allah'a ulaştıracak, onun rahmetine, sevgisine kavuşturacak örtünme ise TAKVA ELBİSESİ ile olur. A'raf 7/26 : Ey Ademoğulları! Size ayıp yerlerinizi örtecek örtü ve bir de süs elbisesi indirdik. Fakat TAKVA ELBİSESİ'si hepsinden hayırlıdır. (Bkz. Bu KitapTakvâ Elbisesi )


    SONUÇ


    Kadında abdest uzuvları olan; bileğe kadar ayaklar, dirseğe kadar eller, yüz ve baş örtünme dışıdır. İslâm'ın kadını; abdest yerlerinin dışında kalan bölgelerini de, Nûr 31 ayetinin belirlediği çerçeve içinde; coğrafya, iklim şartları, örf ve adetlere göre kapatmalıdır. Hımar kelimesini baş örtüsü olarak algılayan, dolayısıyla saçların örtülmesini gerekli gören anlayış da saygı ile karşılanmalıdır.



    Örtünme; toplumumuzda ciddi huzursuzluklara sebep olduğundan, sorunun mutlaka çağdaş bir Din Şûrası ile en kısa zamanda çözülmelidir. Seçkin bilginlerden kurulu Din Şûrası'nın alacağı yeni karar ve fetvalar, ilmihal kitaplarına geçirilerek halkımız aydınlanmalıdır. Böylece sorunlar, Cenâb-ı Allah'ın öngördüğü sistem ile çözüleceğinden, toplumumuzda anlaşmazlıklar ve tartışmalar bitecek, Dünya ve ahirette kurtuluş ve esenliğe erişilecektir.
    (Bkz. Bu Kitap Anlaşmazlıklarınızı Allah'a Arzedin )


    ÖRTÜNME HAKKINDA BAZI GÖRÜŞLER


    «... Nûr 31 deki emir kipi, başa ilişkin bir emir değil, göğse ilişkin bir emirdir. Yani mutlak emir göğsün kapatılmasına yöneliktir, başın örtünmesine değil... Göğüslerin, özellikle göğse takılmış olan süs takılarının kapatılmış olmasıdır... Zînet : Süs tabirini kadının vücudu olarak değerlendirilip el ve yüz dışında tüm vücudun avret olduğunu ve kapatılması gerektiğini söylemek inandırıcı değildir. Kadın vücudunun zinet olarak düşünülmesine dayanak olacak hiçbir Kur'ân ayeti yoktur...


    ...Abdest vücudun açık havaya maruz bölgelerine uygulanır. Eller-kollar, yüz, ayaklar ve baş bu organlardır ve abdest bu organlara uygulanan bir temizlik hareketidir. Asrısaadet'te, abdesti kadın erkek herkes toplu halde aynı yerde, hatta aynı kaptan alabilmekteydi. Bunun örtünme emrinden önce olduğu, sonradan kaldırıldığı yolunda en küçük bir beyan yoktur. Kur'ân ve Sünnetin verileri de, abdest uzuvlarının örtünmeye dahil olmadığını göstermektedir.



    Özetlersek : Müslüman kadın, başı-yüzü, dirseklere kadar kolları, bileklere kadar ayakları dışındaki vücut bölgelerini zamanı, zemini, iş şartlarını, iklim ve coğrafyanın özelliklerini dikkate alarak kapatır...»
    (Bkz. Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk-İslâm Nasıl Yozlaştırıldı-Say: 358-362)


    «... Nûr 30-31 ve öncesindeki ayetler, Hz. Aişe'ye atılan iftira olayı üzerine nazil olmuştur. Meal ve tefsirlerde bunun dikkate alınması, önceki ayetler ile birlikte bir bütün halinde değerlenmesi gerekirdi. O zaman görülecekti ki, Hz. Aişe'nin ziynetini - gerdanlığını - yitirmesi ve o nedenle başına iftira olayının gelmiş bulunması dolayısıyla, mü'min kadınlara ziynetlerini gizlemeleri, saklamaları tavsiye edilmektedir. Bu yapılmamış, ayetler müstakil ele alınmış ve hiç ilgisi olmayan yönlere çarpıtılmıştır...


    ...Ayette başın örtüleceğine dair kesin bir anlam yoktur. Başınızı şöyle örtün, diye bir ifade mevcut değildir. Hatta çok önemlidir, baş kelimesi de geçmemektedir... Arapça büyük lûgatlarda ise, humur ve hımar kelimelerinin kök ve asıl anlamlarının örtü, örtmek olduğu yazılı... ...Kaldı ki, o kelime, baş örtüsü anlamına gelse bile, bundan başı örtmek farzı çıkmaz. Çünkü açık emir yoktur. Amacın baş ve saç olduğunu ifade eden hiçbir işaret yoktur. Ayetin anlamı ve amacı gerdanlık ve halhal ziynetlerini örtüp korumaktır...



    Nûr 31'in doğru yorumu ve anlamı şöyle: İnanan kadınlara da söyle, gözlerinden kıssınlar (başkalarının ayıp yerlerine bakmasınlar), kendi ferclerini(ayıp yerlerini) de saklasınlar, ziynetlerini (takılarını) apaçık göstermesinler. Ancak kendiliğinden gözüken bunun dışındadır. Örtülerini yakalarının (gerdanlık ziynetinin) üzerine kapatsınlar...»
    (Prof. Dr. Zekeriya Beyaz, İslâm ve Giyim Kuşam, Say: 267302)


    «...Allah'ın, yarattığı ve ahlâkî sorumluluk yüklediği insanlara lütfu vardır. Bu sebeple de, özel olarak örtünme buyruğunun kapsamına giren ve yine her medenî toplulukça da bu niteliği kabul edilmesi gereken kadın göğsü yöresini, nezih bir ifade ile, özellikle belirtmiştir. (Nûr Sûresi 24/31)


    Göğüs bölgesi, bel ile göğüs arasında kalan bölge, bel ile ense arasında kalan sırt bölgesi, kolların dirsekten yukarısı gibi bölgeler; özellikle örtülmesi gereken ziynet yerleridir... Mahrem erkekler yanında örtülü olmayabilecek ziynet yerleri; yüz, el ve ayaklar ile elden dirseğe ve ayaktan dize kadar olan beden bölgeleridir...


    ... Nûr Sûresi'nin 31. âyeti kadın için, ahlâkî ve mecbûrî ev içi örtünmenin sınırlarını belirlemektedir. Bu sınırları belirlerken, saçları özellikle belirtmiş değildir. Âyet-i Kerîme metnindeki hımar kelimesi başörtüsü değil örtü (giysi) anlamındadır... Saçın mutlaka örtülmesi gerekse idi, bu husus da açıkça belirtildi. Kaldı ki saç, özel olarak çekici bir beden yöresi değildir...


    Kanaatimce kadının başını örtmeme ruhsatı olmasına rağmen örtmesine de, bu ruhsattan yararlanarak açmasına da, kendisinden başka kimse karar vermemeli ve müdahale etmemelidir. Demokratik Hukuk Devleti'nin gereği budur...» (Bkz. Prof. Dr. Hüseyin Hatemi İlâhi Hikmette Kadın-Say:225-249)


    DIŞ GİYSİLERİNİ ÜZERLERİNE ALSINLAR


    33/59 : Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına söyle, dış giysilerini (cilbâb) üzerlerine alsınlar. Tanınıp incitilmemeleri için bu çok daha uygun bir yoldur...


    Ayet; Peygamber ailesine mensup hanımlarla, mü'minlerin kadınları, evlerinin dışına çıktıkları zaman, tanınmaları ve dolayısıyla sarkıntılıktan korunmaları için dış giysilerini (cilbâb) üzerlerine örtmeleri için uyarmaktadır. Mü'minlerin kadınlarından maksat, cariye olmayan hür müslüman kadınlarıdır. İslâmiyet'ten evvel Arabistanda kabile savaşları oluyordu. Savaşta esir düşen insanlar diğerlerine köle oluyor, bir eşya gibi başkalarına da satılabiliyordu. İşte ayette Mü'minlerin (iman edenlerin) kadınları ifadesi cariyeler ile hür müslüman kadınları birbirinden ayırmak için kullanılmıştır.


    Ayetin indiği dönemlerde Arap evlerinin içinde tuvalet yoktu. Bu ihtiyacı gidermek için hür kadınlar dışarıya çıktıklarında, o devirde devlet koruması ve otoritesi olmadığından, bazı ahlâksız serserilerin saldırısına ve cinsel tacizine uğramaktaydılar. Sarkıntılık edenler, cariye sanmıştık diye kendilerini savunuyorlardı. Olay Peygamber Efendimize anlatılmış, ayet de bunun üzerine inmiştir. Hür müslüman kadınların cariyelerden ayırt edilebilmesi için, dış elbise (cilbâb) giymeleri önerilmektedir. Cilbâb, vücudun bütün bölümünü kaplayan geniş bir örtüdür. Baş kapanacak veya saçın bir teli bile görünmeyecek diye bir kayıt yoktur.


    Dışarı çıkarken cilbâb giyilmesini öneren ayet, hür müslüman kadınları ile cariyeleri ayırmak için geçici bir gerekçeye dayandığından, hükmü de geçicidir. Bugün cariyelik diye bir sınıf yoktur. Bütün insanlar hürdür, devlet otoritesi tamdır, her mensubunu koruyacak şekilde yapılanmıştır. Çağımızda, müslüman kadınlar dış elbise almaya lûzum görmeden dışarıya çıkabilmektedirler. Şu halde ayetteki gerekçe kalktığı için hükmü de geçersizdir. Nitekim Ülkemizde uygulama da böyle olmuştur. Cilbâb giyilmeden Nûr 31 ayetinin öngördüğü bir giysi ile dışarıya çıkma, İslâmiyet'e uygun bir örtünme tarzıdır.


    YAŞLI HANIMLAR ÖRTÜNMENİN DIŞINDA


    24/60 : Artık nikâh arzuları kalmamış, hayızdan ve evlâttan kesilen kadınların, kasden süslerini (zinetlerini) göstermeye çalışmadan, örtülerini bırakmalarında kendileri için bir günah yoktur. Ama sakınmak için titiz davranmaları, kendileri için daha hayırlıdır...


    Kur'an; çocuk yapma ümidi kalmayan yaşlı hanımları, örtünmenin dışında tutmaktadır. Ancak iffetlerini korumaları, dikkat çekici, tahrik edici giyinmemeleri, vücut teşhirciliği yapmamakta titiz davranmaları, kendileri için daha hayırlı olacağı vurgulanmaktadır.


    Hacca giden bazı yaşlı hanımlarımız; daha önceleri normal giyindikleri halde, hac dönüşlerindeki aşırı örtünmelerinin nedeninin, bu ayeti bilmediklerinden kaynaklandığı kabul edilmektedir. Ayette görüldüğü gibi, çocuk yapma ümidi kalmayan hanımların örtünme yükümlülükleri kalmamaktadır.


    NİÇİN AŞIRI ÖRTÜNME UYGULANDI?



    42/21: Yoksa onların bir takım ortakları var da, dinen Allah'ın izin vermediği şeyleri kendileri için yasallaştırıyorlar mı?...
    39/3 : Dikkat edin! Halis din, yalnız ve yalnız Allah'ındır...


    Din, yalnız ve yalnız Allah'a mahsustur. Peygamberlere de ancak tebliğ görevi verilmiştir. İnsanlar için gerekli ilâhî hükümler Kur'ân-ı Kerîm ile belirlenmiştir. Kitap'ta yer almayan, izin verilmeyen bir takım uydurulmuş şeyleri diledikleri gibi din yapanlar, Allah'a ortak koşan zalimlerden başkası değildir.


    Kur'ân ve Sünnet'te aşırı örtünme olmadığı halde, niçin İslâm Ülkeleri'nde kadın, çarşaftan peçeye kadar, türlü bezlerle kapatılmıştır? Bunun nedenleri araştırıldığında, İslâm Din'i ile hiç bağdaşmadığı, hastalığın tamamen toplumun yapısında olduğu anlaşılır. Arap ülkelerindeki çok evlilik ve cariye sisteminin neticesinde, aile yuvasındaki evin hanımları, kocalarını birçok eş ve cariyelerle paylaşmak mecburiyetinde kalmışlar, kadınların haklı isyan ve kıskançlıklarını önleyebilmek için Din gereğidir. uydurmasıyla, onları aşırı örtünmeye tabi tutarak eve kapamışlardır.


    Çok evlilik. İslâmiyetin geldiği dönemlerde Arap toplumunda çok evlilik hat safhada yaygındı. Herşeyin güç ile ölçüldüğü o devirde kadına değer verilmez, ikinci sınıf insan muamelesi yapılırdı. Bir erkeğin 10-15 eşi olabilir, boşadım sözü ile de kadın her an kapı dışarı konabilirdi.


    İslâmiyet; aile yapısını ıslah etmek için, önce evliliği dört hanımla sınırlamış ve bunun için de ağır şartlar getirmişti. En uygun ve adil olanın tek eşlilik olduğu belirtiliyordu, çok eşle evlenme alışkanlıklarının terk edilerek, tek eşle yetinilmesi zamana bırakılıyordu. Peygamber Efendimizin vefatından sonra birden fazla evlilik bırakılacağı yerde, erkek nefislerinde taht kuran çok eşlilik, Dinî hüküm olarak genelleştirildi. Yeni eşlerin gelmesiyle mağdur olan birinci eşlerin isyanı, aşırı örtünme ve eve kapatmakla önlenilmeye çalışıldı.


    Cariye sistemi. İslâmiyetten önce Arap toplumunda, kabileler arası savaşta esir alınan köleler ve cariyeler bulunmaktaydı. Onların hürriyeti yoktu, perişan bir durumdaydılar, muhtelif işlerde çalıştırılır, mal gibi de satılırdı. Kız ve kadınlardan oluşan cariyeler sahibinin bütün arzularını, bu arada cinsel isteklerini de yerine getirmek mecburiyetinde idiler.


    İslâmiyetin geldiği zamanlarda, Arap toplumuna kölelik ve cariyelik iyice yerleşmişti. Bunu yasaklamak mümkün değildi. Kur'ân; bu zavallı insanlara yapılan zulmü ortadan kaldırmak için, özendirici teşvikler yaparak köleliğin yavaş yavaş terk edilmesi gereğinin mesajını, birçok ayetlerle verdi. Nûr 24/33 : ...Dünya hayatının geçici menfaatini elde etmek için, namuslu kalmak isteyen cariyelerinizi fuhşa zorlamayın... Her türlü zulmün karşısında olan İslâmiyet, zaman içinde bu haksızlığın giderilmesini istiyordu. Hz. Peygamberimizden sonra kölelik tamamen kaldırılacağı yerde, Emevî ve Abbasiler zamanında İslâmı yayma savaşları ile ele geçirilen binlerce insan köle ve cariye haline getirildi.


    Pazarlardan satın alınan cariyelerin, efendileri (sahipleri) ile cinsel ilişkide bulunmaları, evin nikâhlı hanımında büyük sıkıntılara neden olmaktaydı. Kadın yuvasını terk ederek baba evine gittiği gibi, cinsel intikam istekleri de önlenemez hale gelirdi. İşte Kur'ân ve Sünnet'te bulunmayan bu aşırı örtünme ve eve kapama, kadının cinsel intikam hislerini önlemeyi amaçlayan bir tedbir olarak, İslâm ülkelerinde asırlarca uygulanmıştır.



    Kimler aşırı örtünmeyi yaygınlaştırdı? Dünya nimetlerine, bilhassa kadınlara aşırı düşkün, ilim ve imandan yoksun devlet adamları, parayı tanrı edinen zenginler ile sözde din adamları; aralarında tam bir işbirliği yaparak, kendi kötü nefisleri istikametinde kadını aşırı kapatmışlar ve insan haklarına aykırı birçok uydurma hükümler oluşturarak onları eve hapsetmişlerdir. Bilhassa din adamlarının(?) davranış ve faaliyetleri çok üzücüdür. Kur'ân'daki bazı ayetler bilerek yanlış yorumlanmış veya çarpıtılmıştır. Kadınların giyim-kuşamı ile ilgili birçok uydurma hadis üretilerek, kadının tüm vücudu hatta sesi bile zinet kabul edilmiştir. Ayrıca kişisel yorum ve fetvalar ile, kadın ile ilgili Kur'ân ayetlerine aykırı birçok hükümler de oluşturulmuştur.
    (Bkz. Prof. Dr. Zekeriya Beyaz-İslâm ve Giyim Kuşam-Say:230-240)


    Allah katında erkek ile hiçbir farkı olmayan kadın, aşırı örtünme ve eve kapatılmakla ikinci sınıf insan durumuna düşürüldü. Oysa ne Kur'ân'da ve ne de Sünnet'te böyle hükümler bulunmamaktadır. Bunlar Hz. Peygamberimizden sonraki zamanlarda yapılan saptırmaların bir ürünüdür. Bazı İslâm Ülkeleri; nüfusunun yarısını teşkil eden kadını cemiyet hayatına sokmadığı için, onun büyük gücünden faydalanamamış, her alanda geri kalarak da gelişememiştir.


    GÜZEL, SÜSLÜ GİYSİLERİNİZİ GİYİN



    7/31-32: Ey insanoğulları (kadın ve erkekler) ! Her mescide güzel, süslü giysilerinizi giyerek gidin... De ki : Allah'ın kulları için çıkardığı süsü... kim haram etti? De ki : O, Dünya hayatında inananlarındır...
    7/26 : Ey Ademoğulları ! Size çirkin yerlerinizi örtecek giysi ve süs kıyafeti indirdik...


    Cenâb-ı Allah; özenerek ve en güzel biçimde yarattığı kullarının çirkin, derbeder ve bayağı giyinmemesini; Tin 95/4: Biz insanı, gerçekten en güzel bir biçimde yarattık. ayeti ile vurguladığı gibi, en güzel olarak var olan insanın yaratılışına yakışır şekilde temiz ve süslü giysiler içinde mescitlere gitmelerini buyurmaktadır. Temizlik ve güzelliğe bürünme, Yüce Yaratıcı'nın istediği gibi yaşam boyunca da devam etmelidir. İnsanlar için yaratılan zinet (süs) örneğin pamuk, keten, ipek, yün gibi şeyleri kim haram kılabilir? Hepsi de inananlar içindir.


    Kur'ân, örtünmede belli bir giysi şekli önermemiştir. Kadın veya erkeğin giysisi; Nûr 24/30-31 ayetinin örtünme için çizdiği sınırlar içinde iklime, tarihe, örfe yani halkın kabul ettiği adete uygun olarak kendisine en çok yakışanı seçmelidir. Vücudun çekici yerlerini dışarı fırlatarak dar, allı morlu giysiler ile kendini teşhir edenler, giyene yakışmadığı gibi ona sadece seks aracı olarak bakılmasına sebep olur ve insanların da beğenisini kazanamaz. Oysa kadın; mükemmel bir anne, iyi bir eş ve topluma birçok alanlarda hizmet veren bir varlık olduğunu unutmamalıdır. Halkın memnun olduğu bir giyinme şeklinden, Allah'da memnun olur. Her İslâm Ülkesinin elbisesi ayrı ayrıdır ve kendi özelliklerini taşır. İran'da İran giysisi, Yemen'de Yemen giysisi kullanılır. Temiz ve güzel giyinmek, süslenmek inananlara helâldir ve Allah'ın emridir.


    Çarşaf, hiçbir zaman dindarlık kıyafeti olmadığı gibi, Kur'ân' da çarşafın giyilmesi hakkında herhangi açık bir hüküm de yoktur. Yüce Yaratıcı'nın özenerek en güzel biçimde yarattığı kadınlar, çarşaf giyerek kendilerini çirkinleştirmemelidir.

    22 · ·

    • 44 kişi bunu beğendi.

      • Meryem Keleş önmli olan kapanmak degil önmli olan kalbinin kötüye kapanması afederseniz her keraneye dişen de oruspu mu oluyo hayr arkadaşlar bizler onları o hale getriiiiyoruz cünkü onların hayatını bilmiyoruz şimdiki yaptıgınız gibi
        29 Mart, 22:55 · · 1
  2. "Biz Kimsenin Düşmanı Değiliz. Yalnız İnsanlığın Düşmanı Olanların Düşmanıyız"

    MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

    İYİ GECELER
    2 · ·
  3. ŞEHİTLİK BU KADAR UCUZ BİRŞEYMİ ? YORUM SIZIN

    23 · ·

    • 22 kişi bunu beğendi.

      • Oguz Qaan HER KİM, BU İKTİDARIN YAPTIKLARINI ONAYLARSA, DESTEK VERİRSE! BİLSİNKİ! YAHUDİYE HRISTIYANA YOL VERMİŞ OLACAK! TÜRK NESLİNİN, MÜSLÜMANLIĞIN YOK OLMASINI İSTİYORSANIZ! AKP’NİN PEŞİNDEN GİTMEYE DEVAM EDİN. DEVAM EDİN Kİ SONSUZLUK ALEMİNDEDE Ş...Devamını Gör
        29 Mart, 14:29 ·

      • Reşit Akman onlarda türk deilmi
        3 saat önce ·
  4. prof.dr Şahin FİLİZ = geleneğimizde başörtüsü vardır..sıkmabaş yahudi geleneğinden gelen bi örtünme biçimidir gidin araştırın...KUR-AN I KERİM de türban a dair 1 tane ayet yoktur...herkes işine geldiği gibi saptırıyor

    40 · ·

    • 58 kişi bunu beğendi.

      • Şemsettin Yeterli olsa da olmasada bu gün için her şeyde olduğu gibi onun da içine ettiler......
        28 Mart, 23:26 ·

      • Ali GÖL İnsanları anlamıyorum Türbana karşı olanların çoğu özgürlükçü olduklarını söylerler, ama insanların kıyafetlerine yaşam tarzlarına karışırlar. İnsan örtünüyorsa nasıl örtünürse örtünsün bize ne kime ne! Üstelik türbandan başka hangi kıyafet...Devamını Gör
        30 Mart, 15:07 ·
  5. GÜLEN OKULLARI NEDEN KAPATILIYOR ?

    Rusya İran ve Azerbeycan'ın ardından Türkmenistan da Fetullah Gülen Cemaati’nin bu ülkedeki okullarını kapattı. Okulların, Gülen Cemaati’nin bu ülkenin idari ve kültürel yapısına sızmaya çalıştığı, ABD için casus toplamaya çalıştığı gerekçesiyle kapatıldığı iddia edildi.

    Haberde ayrıca şu değerlendirme ve iddialara da yer verildi:

    “Geçtiğimiz yıllarda bu okulların ‘Türkiye’ adına yetiştirdikleri zannedilen öğrenci ve elemanları aslında AB...Devamını Gör

    39 · ·

    • 32 kişi bunu beğendi.

      • Hasan Küçükbirinci Gülcan hanıma şunu söylemek istiyorum.Eğer fethullah gülen denen bu zat,dinini ve ülkesini ve hatta milletini bu kadar çok seviyorsa,neden abd de yaşamayı sürdürüyor.Doğru ve gerçek müslüman Allah için yaptığı mücadeleden,canı bahasınada ol...Devamını Gör
        26 Mart, 16:02 · · 1

      • Baurzhan Zhuma to TÜRKİYE GERÇEKLERİ, Kazakistandaki okullar kapatilmadi. 30dan fazla okul var ve hepsi en basarili okullardandir!
        7 saat önce ·
  6. “'Yeni yargıdan' ibretlik karar”
    Aydınlık 23.03.2012

    Deniz Feneri yolsuzluğu şüphelileri sokakta dolaşırken, Deniz Feneri e.V. soruşturmasında görevden alınan savcılar Nadi Türkaslan, Abdülvahap Yaren ve Mehmet Tamöz hakkındaki iddianame, Yargıtay 11. Ceza Dairesi tarafından kabul edildi. CHP TBMM Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, yaşananların bir AKP klasiği olduğunu, bu kararla savcıların tehdit edildiğini söyledi.

    Deniz Feneri'nin eski savcılarıyla ilgili iddianame, ...Devamını Gör

    3 · ·

    • 5 kişi bunu beğendi.

      • Bünyamin Ezel Ne kadar yüzsüzmüşsünüz sizler pisliğinizi örtmek için yeni yeni pisliklere batıyorsunuz nasıl hesap vereceksiniz
        25 Mart, 00:42 · · 1

      • Yyağmur Altuntaş yargının kararına karışmazlarmışş türk halkını ne yerine koyuyosunuzda çocuk avutur gibi konuşuosunuz..karşımadığınız işmi kaldıı yaptıklarınızla insanların bile dengelerini bozdunuzz...
        25 Mart, 00:45 · · 1
  7. Tamam Tabi ki kimsenin öldürülmesini desteklemiyoruz ama Efendiler Şehitlik Müslümanlığa ait değil mi? Yoksa bizim dini bilgimiz mi eksik

    3 · ·
  8. Suudi Arabistan Kral Abdullah bin Abdulaziz’in onayladığı, Kâbe’yi çevreleyen Osmanlı revaklarının yıkımını da kapsayan ‘Tavaf Kapasitesini Genişletme Projesi’, Türk dünyasını şoke eden bir planı ortaya çıkardı. Suudiler, Türkiye’nin tepkisinden çekindikleri için yıkım işini Türklere yaptıracak. Böylelikle Suudi Kralı, “Osmanlı yaptı, siz yıktınız” diyebilecek. 40 milyar liralık yıkım projesi 5 Aralık’ta başlıyor.SUUDİ Arabistan’ın kurucusu Kral Abdulaziz’den bu yana, Harem’i...Devamını Gör

    15 · ·

    • 10 kişi bunu beğendi.

      • Ilknur Tüfekçioğlu ben artık soylıycek soz bulamıyorum..zaten burdan solensekte kımse duymuyo bızı Allah bıldıgı gıbı yapsın bunları dıycem ama bunlar Allahsız kopek oldukları ıcın ALLAH bıle terk etmıs bunları artık naapsan dogruyu goremezler.bunlar ne emeni ne yahudi cunki onlar bıle dını ınanclarına bunlardan fazla sahip cıkıolar bunların dini yok.
        25 Mart, 01:16 ·

      • Oguz Qaan HER KİM, BU İKTİDARIN YAPTIKLARINI ONAYLARSA, DESTEK VERİRSE! BİLSİNKİ! YAHUDİYE HRISTIYANA YOL VERMİŞ OLACAK! TÜRK NESLİNİN, MÜSLÜMANLIĞIN YOK OLMASINI İSTİYORSANIZ! AKP’NİN PEŞİNDEN GİTMEYE DEVAM EDİN. DEVAM EDİN Kİ SONSUZLUK ALEMİNDEDE Ş...Devamını Gör
        29 Mart, 14:31 ·
  9. ATATÜRK VE BOZKURT

    2 Ağustos 1926 gecesi Türkiye'nin "Bozkurt" adlı yolcu gemisi, Fransız "Lotus" gemisi ile Ege Denizi'nde çarpışır. Bozkurt gemisi batar ve 8 Türk denizcisi boğularak ölür. Ertesi gün, İstanbul'a gelen Lotus gemisinin kaptanı tutuklanır ve Türk mahkemelerince 80 gün hapis cezasına çarptırılır. Lotus gemisinin kaptanının karşı çıkışları sonucu dava, Lahey Sürekli Adalet Divanı'na intikal eder. Lahey Sürekli Adalet Divanı, 7 Eylül 1927'de, Türkiye'nin hukuka ...Devamını Gör

    3 · ·

  10. 3 · ·
  11. KENAN EVREN'İN AVUKATI AKP'Lİ AHMET İYİMAYA ÇIKTI
    36 · ·

    • 40 kişi bunu beğendi.

      • Sinan Eryılmaz Özturk Bolat Öküz sensin ve senin gibi düşünenlerdir. Nereden biliyorsun başbakanı savunduğumu? Ben Akpyi ve iktidarını beğenen biri değilim ki zaten akplide değilim. Ben Mhpliydim ama onlarda pkkyı savunan Bdplilerle el sıkıştığında onları...Devamını Gör
        25 Mart, 14:12 ·

      • Mehmet Özer Yaw bu adam çok sağlam
        8 saat önce ·
  12. Atatürk'ün Hakkında Bilinmesi Gereken 30 şey



    1. "ATA" LAFINI SEVMEZDİ

    "Atatürk" hitabını ilk kez dönemin Türk Dil Kurumu Başkanı bir konuşmasında kullanmış, Mustafa Kemal de çok beğenerek soyadı olarak almıştı. Kendisine " Ata " diye hitap edilmesinden hiç hoşlanmazdı.


    ...Devamını Gör

    2 · ·

    • 15 kişi bunu beğendi.

      • TÜRKİYE GERÇEKLERİ arkadaslar kusurabakmayin bir yanlislik oldu simdi paylasimi düzeltim
        24 Mart, 23:15 ·

      • Erdinç Kocaman ‎10. RUMELİ ŞİVESİ

        Özenli ve temiz bir Türkçe konuşurdu. Ancak bazı kelimeleri Rumeli şivesiyle telaffuz ederdi. YANLIŞ VE 23. .. adam akıllı öğrenip yazın kopyala yapıştır nereye kadar

        24 Mart, 23:18 ·
  13. Türklük Duası
    3 · ·

    • 5 kişi bunu beğendi.

    • 1 · ·
    • Ermeni soykırımı yok fakat bir TÜRK SOYKIRIMI VAR
      3 · ·

      • 2 kişi bunu beğendi.
      • TERÖR DEVLETİ İSRAİL'İN SAVUNMA BAKANI EHUD BARAK, İSRAİL VE ABD'NİN, İRAN'I NÜKLEER SİLAH SAHİBİ OLMADAN DURDURMAK İÇİN GERÇEKÇİ BİR TAKVİM KONUSUNDA ANLAŞAMADIĞINI SÖYLEDİ.
        1 · ·

        • 13 kişi bunu beğendi.

          • Onur Bektaş sen amerikalı abilerin olmadan tuvalete bile gitmeye korkarsın yavşak israil..umarim iran sana ve amerikaya mezar olur,.
            24 Mart, 00:05 · · 3

          • Mehmet Akın sıkıyorsa saldırsınlar,saldırsınlarda analarının........görsünler,irandan korktukları gibi kimseden korkmuyorlar.
            24 Mart, 00:05 · · 4
      • FETULLAHIN IKINCI ADAMINDAN : FETULLAH GÜLEN CIA ILISKISI
        BIR FETULLAH GERCEGI DAHA: CIA VE FETULLAH ILISKISI.
        11 · ·
      • 3 · ·
      • BATUR, İdam Sehpasında Haykırdı…
        “- Ben can verebilirim. Milletim, dünya durdukça mücâdeleye devam edecektir.”
        HAYATI

        Asıl adı Osman İslâmoğlu idi. Batur, O’na milletinin verdiği bir unvan, bir sıfattır. Kahraman ve cesur anlamındadır. O, bu unvan ve sıfatla özdeşleşmiş, böylece anılmaya hak kazanmıştır.Altay vilâyetindeki Köktogay bölgesinin Öndirqara mevkiinde 1899 yılında doğdu. Orta halli bir çiftçi ailesinin oğluydu. Dedesi din adamı idi. Osman Beğ, 40 yaşına kadar doğduğu bölgede tarımla uğraşarak geçimini sağladı. 1940 yılında Çin zulmü dayanılmaz boyutlara ulaşmıştı. Camilere...Devamını Gör

        1 · ·
      • 2 · ·

        • 8 kişi bunu beğendi.
        • Atatürk Diyor ki ;
          Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı, hep aynı cevherin damarlarıdır. Bu damarlar, birbirini tanısın. Türk milletinin toplumsal düzenini bozmaya yönelik çabalar boğulmaya mahkûmdur. Türk milleti kendinin ve memleketinin yüksek menfaatleri aleyhine çalışmak isteyen bozguncu, alçak, vatansız ve milliyetsiz beyinsizlerin saçmalamalarındaki gizli ve kirli emelleri anlamayacak ve onlara hoşgörü gösterecek bir topluluk değildir.

          3 · ·

          • 18 kişi bunu beğendi.

            • Aykut Orhan KEŞKE HERYER OLABİLSE.SUSTURABİLSE.NELERLE KAZANILMIŞ BU ÜLKEYİ KIÇI BO...LULARA MI VERECEZ.KONUŞMALARI BİLE HATA.CESARET EDEMEMELERİ LAZIM.
              21 Mart, 13:50 · · 1

            • Berk Taş unutmayalım ki hainler, o gün olduğu gibi bugünde mevcuttur. Mücadele halen devam ediyor.edecektir de.mustafa kemali anlamak lazım.neyi,nasıl ve neden söylediğini doğru anlasaydık aslında şuan emperyalime bu denli bağlı kalmazdık.
              21 Mart, 14:18 ·
        • 11 Aralık 1917 tarihinde Kudüs'e giren İngiliz Orduları Komutanı Orgeneral Edmund Henry Hynman Allenby Selahaddin Eyyubi'nin mezarına vurarak; 'Kalk Selahaddin biz yine geldik' şeklinde bir konuşma yapmıştır.Haçlılar Suriye'yi tekrar ele geçirmek istiyor...Allah yardımcımız olsun...
          11 Aralık 1917 tarihinde Kudüs'e giren İngiliz Orduları Komutanı Orgeneral Edmund Henry Hynman Allenby Selahaddin Eyyubi'nin mezarına vurarak; 'Kalk Selahaddin biz yine geldik' şeklinde bir konuşma yapmıştır.Haçlılar Suriye'yi tekrar ele geçirmek istiyor...Allah yardımcımız olsun...

          1 · ·
        • SABAHATTİN ÖNKİBAR: SAKLIYORLAR, AFGANİSTAN'DAKİ HELİKOPTERİMİZ DÜŞÜRÜLDÜ.
          44 · ·

          • 32 kişi bunu beğendi.

            • Biricim Afra Can EVET DAHA ÖNCEDE SAVAŞ GEMİMİZİ BOMBALADILAR ASKERLERİMİZİ ÖLDÜRDÜLER. KAZAYDI ÖZÜR DİLERİZ DEDİLER GENE AYNI OYUN TÜRKİYEYE SURİYE İLE SAVAŞA GİRMİYOR DİYE GÖZDAĞI VERMEK İÇİN TERÖRİST ABD DÜŞÜRDÜ.
              21 Mart, 04:06 · · 5

            • Zakir Sengir Doğru bir tesbit.Amerikanın emri altına girdikten sonra,emre itaatsizliğin bedelini böyle ödersin ve sesini de çıkaramazsın.Geriye dönüp bakmamızx lazım.Çuvallar,suikastlar,gemi batırmalar,uçak düşürmeler,Uludere!sıralamaya kalkarsak zam an yetmez.Uytanmamız lazım.
              21 Mart, 12:34 · · 2
        • İNGİLİZ ÇİVİSİ VE MEHMETCİĞİN ÇARIĞI

          İngilizler, Türk askerleri için Kurtuluş savaşında özel ürettikleri zehirli çivilerle savaş suçu işlemiş! Tarihin en korkunç yöntemlerinden biri olan bu çiviler, uçaklar vasıtasıyla cephelere dağıtılmış.

          Çanakkale'de zaten ayağında doğru dürüst çarık dahi olmayan binlerce mehmetçik, yukarıdan atıldığı zaman mutlaka bir tarafı dik kalan bu zehirli çivilere basarak kangren olmuş.

          Bu çiviler dört taraflı olup,her bir kancasında zehir bulunmaktadır.Ayrıca her ne şekilde atılırsa atılsın,bir kenarı mutlaka ayağa saplanacak şekilde üretilmiştir.

          Bu zehirli çiviler yüzünden 12 bin askerin bacağı testereyle kesilmiş ve ateşle dağlanmış olmasına rağmen Mehmetçik savaşmaya devam etmiştir.

          Soykırımdan dem vuranların gözüne soksak yeridir.Alçaklıklarını yazan tarih lanetleyecek onları...

          29 · ·

          • 22 kişi bunu beğendi.

            • Sibel Gül Çalışkan Bu Vatan GERÇEK Vatan Evlatlarına Helaldir. Atalarımızın Bize Mirasıdır. Onların Mirasına Sahip Çıkmak Da Bize Düşer,Haydi Yurdumun Gençleri Sıva Kolları:"Hayatın kurallarını değiştirecek kadar güçlü değilim ama kurallara boyun eğmeyecek kadar güçlüyüm.! CHE
              19 Mart, 23:51 · · 3

            • Emel Pekgöz Yiğitliğin Y si yok. İnsanları arkadan vurur bunlar. Amaçlarına ulaşmak için her yol mübahtır.
              19 Mart, 23:56 ·

        • Erdinç Altunel, TÜRKİYE GERÇEKLERİ'nin fotoğrafına yorum yaptı.
          BU KADARINA DA PES... YORUM SIZIN

          97 · ·

          • 53 kişi bunu beğendi.

            • Erdinç Altunel ben ne fuhuş yapanlar blıyorum imamhatipte... Ne gebe kalanlar ne okulda basılanlar...
              Fuhuş u mekana gore veya dını mezheplere gore ayıramazsn ınsanın ıcınde oldukdan snra istedegı mezhepte olsun... Kafa dengını blur yapar...!

              17 Mart, 01:29 · · 1

        • Kazakistan'da her ay yayınlanan Aniz Adam (Efsane İnsanlar) isimli derginin Şubat ayı sayısının kapağında Başbuğ Atatürk'ün fotoğrafı yer aldı.

          20 · ·
        • Mustafa Kemal'den Şeyh Mansur'a haklı bir fırça
          Mustafa Kemal, Trablusgarp’ta 1 ay kaldı. Dönüş yolunda Bingazi’ye uğradı. 2.5 ay kadar kalacağı Bingazi’de bölgenin idaresini elinde tutan kendi kafasına göre hareket eden Şeyh Mansur‘la tanıştı.
          Kaldığı küçük otelin salonunda otururlarken bir telaş olmuş, “Şeyh Mansur hazretleri“nin geldiği söylenmişti. Bingazi’de Osmanlı’nın bir sancak başkanı olduğu halde bütün güç bu Şeyh‘in elindeydi. Gücünün kırılması gerekliydi.
          O yüzden Şeyh salona girdiğinde herkes ayağa kalkarken M...Devamını Gör

          1 · ·

          • 9 kişi bunu beğendi.
          • Ülkü Adatepe'nin , canından çok sevdiği Atasından ayrılamadığı o an...

            · ·
          • ASELSAN mühendisi Başbilen’in şüpheli ölümüne ilişkin olay yeri fotoğrafları ortaya çıktı...
            Fotoğraflarda olayın intihar değil cinayet olduğu iddialarını güçlendiren çok sayıda işaret bulundu.

            ASELSAN'DA görevli üç mühendisin beş ay içinde art arda intihar etmesinin arkasındaki 'sır' perdesi aralanamıyor. Şüpheli ölümüyle ilgili soruşturma süren ASELSAN mühendisi Hüseyin Başbilen'in ölümünü aydınlatacak olay yeri fotoğraflarında çarpıcı ayrıntılar ortaya çıktı. İlk kez orta...Devamını Gör

            27 · ·

            • 18 kişi bunu beğendi.

              • Alpervolkan Batun ERGENOKON BİR DESTANDIR VE BU PAŞALAR IKINCI DESTANI YAZMAK ICIN BAŞ KOYDU NE OLURSA OLSUN BU UGURDA CANLARINI BILE HICE SAYMADILAR BU VATAN ICIN AMA ERGENEKON DESTANINA ÇAMUR ATILDI HEPSI IFTIRAYA KURBAN GITTI BU İŞTE BİR İŞ VAR . AZCIK...Devamını Gör
                11 Mart, 12:13 ·

              • Cem Mengi keser döner sap döner bir gün gelir hesap döner......
                11 Mart, 21:43 ·
          • Mısır Parlamentosu'nda kadın oranı yüzde 2. İslamcılar kadınların ülke yönetiminde söz sahibi olmasını şeriata uygun görmüyor.
            Mısır Parlamentosu'nda çoğunluğu elinde bulunduran islamcı vekiller tarafından dün (8 Mart) organize edilen kadın konferansında Ulusal Kadın Konseyi'nın kaldırılarak yerine "aile konseyi" kurulması çağrısı yapıldı.

            Mısır'da 'Arap Baharı' adı verilen süreç ile birlikte iktidara gelen ve Meclis'te yüzde 70'in üzerinde bir çoğunluk elde eden islamcılar ...Devamını Gör

            3 · ·

          • 2 · ·

            • 8 kişi bunu beğendi.

            • 2 · ·
            • Deniz Feneri savcısı isyan etti!
              Deniz Feneri e.V davasıyla bağlantılı soruşturmayı sürdürürken görevden alınan ve diğer 2 savcı arkadaşıyla birlikte hakkında dava açılan savcı Abdülvahap Yaren, gelinen noktaya isyan etti: Hırsızlar yargılanmadan, savcılar yargılanıyor. Takdiri kamuoyuna bırakmak istiyorum!

              “Hırsızlar yargılanmadan savcılar yargılanıyor!..”
              Deniz Feneri e.V davasının eski savcılarından Abdulvahap Yaren gelişmelere bu sözlerle tepki
              gösterdi.
              Haber : Fatih E...Devamını Gör

              4 · ·
            • Masaya oturup müzakere ettikleri adamların başına “para” koydular.
              PKK ile ’müzakere’ yürüten AKP’nin ’mücadele’ediyormuş gibi yapıp teröristler için ödül koyması, şaşkınlık yarattı. CHP’li Akif Hamzaçebi, “Tavşana kaç tazıya tut!” derken, eski MİT’çi Mahir Kaynak “Doğruysa hata” yorumu yaptı.

              Teröristleri yakalatana para ödülü!
              İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan ödül yönetmeliği ile PKK liderlerini yakalatana her biri için 4 milyon lira ödül verilecek. Sabah’ın haber...Devamını Gör

              1 · ·
            • Kim ben bilginim derse, odur cahilin ta kendisi.

              HZ. MUHAMMED S.A.V

              HERKESE IYI GECELER

              TURAN & EMRE
              · ·

              • 19 kişi bunu beğendi.

                • Ali Doğdu Aynen öyle.Etrafımızda o kadar bilmiş var ki gülüp geçip susuyorum.Belki anlar cahilliğini diye...
                  10 Mart, 10:59 ·
            • Bİ ZAMANLAR BU KURUMLAR BİZİMDİ.. ŞİMDİ ELİN OLDULAR.. HAYALDİ GERÇEK OLDU.

              71 · ·
            • SAĞLIKTA DEVRİM KAZIĞI !

              44 · ·
            • SENİ BAĞLASALAR YALAN MAKİNASININ MOTORU YANAR !
              18 · ·

              • 14 kişi bunu beğendi.

                • Ersin Akkaya ‎:)) böyle karaktersiz bi insan görmedim ben ya . tabi bunlara insan denilebilirse
                  8 Mart, 18:48 ·

                • Zeki Balci ‎.DOĞRU DİYOR !!! TBMM ONA GÖRE HİÇ BİR YER..ORDA SÖYLEDİĞİNE GÖRE SAYILMAZ.
                  8 Mart, 19:59 · · 1
            • Dadaloğlu, Osmanlı Devleti‘nin Anadolu Türkmenlerini iskan politikasına tepki olarak doğmuş isyanlarda yer aldığı anlaşılan tanınmış bir halk ozanıdır. 18.yy’ın son çeyreğinde doğup 19.yy’ın ortalarında öldüğü bilinmektedir. Doğum ve ölüm tarihleri hakkında kesin bir bilgi olmamakla beraber eldeki kaynaklar 1785-1868 tarihlerini göstermektedir. Dadaloğlu, Güney illerinde dolaşan ve Toros dağlarında Kozan, Erzin, Payas yörelerinde yaşayan göçebe Türkmenlerin Avşar boyundandır....Devamını Gör

              7 · ·
            • Dadaloğlu, Osmanlı Devleti‘nin Anadolu Türkmenlerini iskan politikasına tepki olarak doğmuş isyanlarda yer aldığı anlaşılan tanınmış bir halk ozanıdır. 18.yy’ın son çeyreğinde doğup 19.yy’ın ortalarında öldüğü bilinmektedir. Doğum ve ölüm tarihleri hakkında kesin bir bilgi olmamakla beraber eldeki kaynaklar 1785-1868 tarihlerini göstermektedir. Dadaloğlu, Güney illerinde dolaşan ve Toros dağlarında Kozan, Erzin, Payas yörelerinde yaşayan göçebe Türkmenlerin Avşar boyundandır.
              Yaşamı hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığımız Dadaloğlu’nun şiirleri yazılı kaynaklar aracılığıyla değil, sözlü gelenek sayesinde bugüne ulaşmıştır.
              12519 · ·
            • Vatan yazarı Can Ataklı'nın iddiaları üzerine programa telefonla bağlanan Aydın Doğan çok sert ifadelerle iddiaları reddetti.
              Vatan yazarı Can Ataklı'nın iddiaları üzerine programa telefonla bağlanan Aydın Doğan çok sert ifadelerle iddiaları reddetti.
              34 · ·
            • Bugün 3 Mart 2012, üç büyük devrim yasasının TBMM'de kabul edilişinin 88. yıldönümü. Bağımsızlık mücadelesini başarıyla taçlandıran Türk halkı, 3 Mart 1924 tarihinde kabul edilen yaşamsal değerdeki devrim yasalarıyla, Cumhuriyetin temel niteliklerini ortaya koymaya başlıyordu. Aydınlanma devrimimizde çok önemli bir dönüm noktası olan bu önemli günde, Şeriye ve Evkaf Vekaleti (dine dayalı devlet yönetimi) ve Halifelik (saltanat) kaldırılıyor, Tevhid-i Tedrisat (Öğrenim Birliği...Devamını Gör
              Bugün 3 Mart 2012, üç büyük devrim yasasının TBMM'de kabul edilişinin 88. yıldönümü. Bağımsızlık mücadelesini başarıyla taçlandıran Türk halkı, 3 Mart 1924 tarihinde kabul edilen yaşamsal değerdeki devrim yasalarıyla, Cumhuriyetin temel niteliklerini ortaya koymaya başlıyordu. Aydınlanma devrimimizde çok önemli bir dönüm noktası olan bu önemli günde, Şeriye ve Evkaf Vekaleti (dine dayalı devlet yönetimi) ve Halifelik (saltanat) kaldırılıyor, Tevhid-i Tedrisat (Öğrenim Birliği...Devamını Gör

              27 · ·
            • AKP YALAKASI NAGEHANIN KANINI NATO VE AMERİKAYA KARŞI OLAN DONDURDU
              58 · ·