27 Mart 2012 Salı

Esad’dan cezaevindeki "siyasi tutukluları"

 

Aleyhteki en ufak ses hakkında bile: "Darbe yapmak istiyorlar." denip "Ergenekoncu" sıfatıyla yıllarca hapislerde çürümeye mahkûm ediliyor…

Esad rejimini silahla yıkmak için terör estirenler, "isyancı, insan hakları aktivisti" sayılıp maddi-manevi destek veriliyor.

"Siyasi tutukluları bırakın." dendiğinde: "Onlar siyasi tutuklu veya gazeteci değil, terörist. Yargının işine de karışmayız." buyuruluyor.

Esad’dan cezaevindeki "siyasi tutukluları" bırakması isteniyor. Esad da bırakıyor…

"Yüzde 10 seçim barajını düşürün, her görüş Meclis’te temsil edilsin." denince: "Olmaaaaz… Ãœlkenin istikrarı bozulur." itirazı yükseliyor.

Esad bize göre "siyasi suçlu"; Esad’a göre "terörist" olanların seçimlere katılmasının önünü açıyor. Bu defa da ona: "Yetmez, parti kurmalarına da izin ver." deniyor…

Liste uzun; ama bu kadar yeter. "Ele verir talkını.." mı desek, "Gözündeki merteÄŸi görmüyor." mu bilemedim. Ya da "Empati yapın." mı? Bir an ErdoÄŸan veya Gül’ün Esad’ın koltuÄŸunda oturduÄŸunu düşünün!.. Vazgeçtim düşünmeyelim.

****
İngiliz medyası ve bizimkilere bakınca sanırsınız ki Suriyeli muhalifler "çiçek atan çocuklar"!.. Çiçekleri de Suriye ormanlarından topluyorlar.

İzninizle şöyle bir 100 yıl öncesine gidip hemen bugüne geleceğim.

Bilir misiniz, Osmanlı'da Ermeni komitacılarla, Ä°ngiliz BaÅŸbakanı Gladstone arasında haberleÅŸmeyi saÄŸlayan kimdi? Daily News Gazetesi’nin DoÄŸu Muhabiri Fitzgerald. Türk düşmanı BaÅŸbakan, talimatlarını onun aracılığı ile ulaÅŸtırıyordu. Ä°ÅŸte talimatlardan bir örnek (1890 Kumkapı yangınlarından öncedir):

"Madem ki Ä°slâmlarda dahi hoÅŸnutsuzluk eserleri görülmektedir, hem payitahtta karışıklık çıkarmalısınız ve hem de öyle iÅŸler icra etmelisiniz ki, Sultan Abdülhamid’in idaresinden hoÅŸnut olmadığınız anlaşılsın. Mesela bir taraftan Ä°stanbul’un muhtelif semtlerinde bir günde veya birbirini müteakip büyük yangınlar çıkarmalı -ki bu pek kolaydır- ve bir taraftan da bir gecede Galata’dan BeyoÄŸlu’na kadar her nerede Osmanlı tuÄŸrası bulunur ise hepsini kırıp parçalamalı ve bu gibi sair iÅŸler yapmaktan geri durmamalı…"

Hemen o dönemden bir baÅŸka not. Ermenilerin Ä°stanbul’da peÅŸ peÅŸe çıkardığı olaylar üzerine büyük devletlerin büyükelçileri Sultan Abdülhamid’i ziyaret eder. Sultan yemektedir, yemekten kaldırıp zorla görüşürler. Sultan Abdülhamid "Ermeni hamilerini" bir salona götürür. Burada Ermenilerden ele geçirilen silahlar vardır. Tercümana der ki:

"Bu efendilere şunu söyleyiniz: Rusya tebaası Ermeniler, tebaa-yı şahanem olan Müslümanlara bu silahlarla tecavüz etmişlerdir. Bu silahların fabrikası Memalik-i şahanemizde yoktur..."

Sonra misafirlerini ikinci bir odaya götürür. Burada da istif edilmiÅŸ sopaları gösterip: “Kendilerine ÅŸunu da anlatınız ki, tebaam da bu silahlarla müdafaa-i nefste bulunmuÅŸtur. Bu deÄŸnekler bizim ormanlarımızdan tedarik edilmiÅŸtir." der.

****
Malûm, Esad’la savaşın ülkemizdeki lideri CumhurbaÅŸkanı Gül, "demokrasi ve insan hakları" için formül üstüne formül üretiyor, Suriye için "36’ncı Paralel"in öncülüğünü yapıyor.

Daha önce de yazdım; ama bir kez, bir kez, bir kez daha Gül’ün 1990’lardaki ÅŸu sözlerinin altına imza atmamız gerekiyor:

"32’inci ile 36’ıncı Paralel nedir?.. Var mıdır böyle bir BM Kararı? Olan sadece ÅŸudur: Amerikan, Ä°ngiliz, Fransız üçlüsünün bu bölgeyi bölmek, bu bölgedeki petrol hâkimiyetini devam ettirmek, Ä°srail’in güvenliÄŸini temin edebilmek için bu bölgeye baskı kullanmasıdır… Türk Hükümeti ve Hariciyesi, çok tehlikeli bir yöne sevk olunmuÅŸtur… EÄŸer siz BM kararlarıyla hiç ilgisi olmayan, üç ülkenin böyle yaptırımlarını başınıza taç yaparsanız, yarın aynı ÅŸeylerin Türkiye’nin başına gelmeyeceÄŸini kim garanti edebilir? Yarın Türkiye’nin ÅŸu bölgesinde Amerikan ve Ä°ngiliz Kuvvetleri: 'Siz uçak uçuramazsınız.' dediÄŸinde: 'Evet.' mi diyeceksiniz?”

Geldik bugüne… Ne dersiniz, Türk Hükümeti ve DışiÅŸleri doÄŸru yolda mı? Yarın aynı ÅŸeylerin Türkiye’nin başına gelmeyeceÄŸinin herhangi bir garantisi var mı?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder